Kur’an merkezli olmayan bir din anlayışının İslam ümmetine nelere mal olduğunu anlamak için 7 temel tespiti keşfedin. Kurtuluş; akıl, şuur ve vahye dönüşle mümkündür.
Günümüzde Müslümanların yaşadığı derin krizler sadece siyasi, sosyal veya ekonomik değil; temelde itikadi ve akli bir kopuşun sonucudur. Kur’an’la bağını zayıflatan bir toplum, hurafelerle beslenen yapay din anlayışlarına mahkûm olur. Mezheplerin, cemaatlerin, sloganların gölgesinde Allah’ın emrettiği duruştan uzaklaşılır. Bugün yaşadığımız sıkıntılar, İsrailoğulları’nın tarihsel hatalarına benzer biçimde tekrarladığımız yanlışların bir faturasıdır. Artık kurtuluşu dışarıda ya da gelecekte değil, Kur’an’da ve kendi içimizde arama zamanı gelmiştir.
Müslümanlar, Allah’ın emrettiği din yerine geleneklerin gölgesinde şekillenen bir anlayışı benimsemiştir.
Masal, menkıbe ve uydurma hikâyeler, vahyin önüne geçmiştir. Bu sapma, ilahi cezayı da beraberinde getirmiştir.
Mezhep, cemaat ve siyasi taassuplar; İslam ümmetini bölen en büyük tuzaklardan biri olmuştur.
Kur’an merkeze alınmayınca, insanlar kendi ideolojilerine uygun yeni “din algıları” ve “önder figürleri” üretmiştir.
Plansız çıkışlar ve duygusal tepkiler sadece can kaybını artırır, çözüm değil kaos üretir.
Yüzyıllar önceki yorumlar bugün mutlak doğru gibi sunulmakta, çağa hitap edilememektedir. Bu da isyanı doğurmaktadır.
Artık yeni bir arayışa değil, asıl kaynağa; Kur’an’a dönüşe ve onu çağın diliyle yorumlamaya ihtiyaç vardır.
İsrailoğulları’nın düştüğü hatalara düşen İslam ümmeti, artık bu bedeli ödememeli. Gökte kurtarıcı beklemek yerine Kur’an’a sarılmak, kader diyerek susmak yerine Allah’ın emrettiği duruşu göstermek zorundayız.