YENİ DEVLET KURMANIN HİKAYESİ HALKLA BİRLİKTE YAZILMALI
Yeni bir Devleti kurma hikâyesini anlatmak yeterli değildir onu halkla birlikte yazmak gerekir halk kendisinin hakkında yazmak istediği Hikâyeyi ve kurmak istediği Devleti ve liderini bilmek güvenmek ister bu işler öyle kolay olmuyor. Kurulmuş bir Devleti her iktidara gelen ben istediğim gibi değiştirir, dönüştürüm demek olmayan duaya amin demektir.
Modern Devlet ten söz ederken ebedi görünen bir soru tekrarlanır Gerçek kurumlar mı inşa ediyoruz, yoksa sadece devlet hakkında bir hikâye mi yazıyoruz halk bilmek ister. Gerçek bir siyasi varlığın içinde mi yoksa devlet hakkında ekranlarda yayınlanan ve tutarlı diye tanıttıkları, tutarlı olmayan bir hikâyemi bize sunuyorlar halk bilmek ister. Aksi takdirde bunu dile getirenler bu işin altında kalır. Tarihte olmayan arızalar meydana gelir ki tamiri mümkün olamayan bozulmalar yaşanır.
Bazı soru yeni değil. Onlarca yıl içerisinde yazarlar düşünürler ve gazeteciler hep şunu sorarlar. Devleti inşa ederken nerede hata yaptık yapılmış hata varsa bunu nasıl düzeltebiliriz, sorusu hiçbir zaman bitmez tükenmez bir soru olarak her zaman yöneticilerin kendilerine sordukları gibi halkın da zihninde her zaman canlı durmaktadır.
Ancak bugün farklı olarak dil ve iktidar devlet hakkında söylenenler ile devlet içindeki kurumları arasındaki ilişkiye odaklanan bir kavramı ve söylemi topluma yüklemeliyiz. Ben bu kavram ve anlatı devleti diyorum. Anlatı devleti yeni bir icat değil, siyasi teorilerdeki bilindik kavramların zenginleştirilmiş halidir,bu anlatım için halk ikna olması gerekir başka türlü olma şansı yoktur.
Benedict Anderson Hayali Cemaatleradlı eserinde, şöyle der ulusların yalnızca kurumlar aracılığıyla değil, aynı zamanda basım ve dağıtım sayesinde ve kolektif hareket etme yoluyla da inşa edilebilir. Şimdiye kadar birçok post modern düşünürler, devletin anlatım yoluyla içselleştirildiğini ve bazen imgelerin gerçekliğin önüne geçebileceğini savunmuşlardır.
Amma günün sonunda, halkın kabul etmediği halde yalanlarla halkını kandıranlara karşı gerçek ortaya çıktığında bunu yapanları, halk af etmediği gibi böyle bir devlet genellikle yaşanmış gerçeklikten uzak hissedildiği zaman buna yeltenenler ben ne yaptım diyebilirler mi.
Örneğin Lübnan'da, ülke hakkında İsviçre’yi andırır bir televizyon anlatısı üretilir ve televizyon ekranlarında anlatması halinde, idari ve siyasi gerçeklikten uzak olduğu gibi, Yemen'i andırır. Bir durumu bilenlere nasıl izah edebilirsin. Diğer yandan, Mısır ve Irak gibi ülkelerde bir ilgisizlik modeli zaten mevcuttur. Bunlar tarih ve coğrafyada gerçek ülkelerdir, ancak siyasi hayal gücü eksikliğinden mustariptirler. Ülkeleri için her alan da altyapı ve büyük projeleri yoktur.
Bu tür düşüncede olanlar halkına her zaman medyada gürültülü bir anlatı üretebilirler ancak vatandaşlarda yankı bulmayan sessiz bir dille yönetmeye çalışırlar. Bu iki model arasında Suudi Arabistan yer alıyor. Önemli demografik ve coğrafi ağırlığa sahip ve ilk Suudi Arabistan devletinden üçüncüsüne kadar uzun siyasi tarihe olan ülke olma özeliğini taşımaktadır. Başkada örneği yoktur. Onu hangi temele göre inşa ediyoruz çoğu zaman yeterlimi deyilmi düşünmeden Siyasi meşruiyet, ne kadar maliyetli olursa olsun, görsel bir kimlik olduğu değiştirilemeyeceğini. Halkına anlatırlar.
Örneklersek Türklerin on altı Devlet kurmalarına rağmen ve kurdukları Devletlerin ismi ne olursa olsun yönettikleri ve yaşadıkları her devletin için her zaman Devletin adı farklı ortaya çıkmasına rağmen içinde yaşayan halkın Adı ve kimlikleri Türk olmuş ve binlerce yıldır hiç değişmemiştir. Türklerde Zaten Devletin kuranların Adları farklı olduğu için on altı devlet yıkılmıştır. Tarihte ilk defa Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunda kuranların Devleti Türk ismiyle kurulmuştur. Bu nedenle M: Kemal ATATÜRK Türkiye Cumhuriyet İlelebet payı dar kalacaktır demiştir.
Ancak Fransa – İngiltere - Almanya gibi Ülkeler yaklaşık bin altı yüz yıldan fazladır aynı topraklar üzerinde kurulmuş ve aynı isimle anılıyorlar.
Devlet ne görsel bir gösteri ne de bir markadır. Vatandaş ile kurumları arasında güvenilir, hesap verebilirlik ve şeffaflıkla somutlaşan kalıcı bir ilişkidir.
Ancak günümüz dünyasında tek el yeterli değil; ikna edici ve kapsayıcı bir anlatı gerekiyor.
Ancak anlatı da tek başına yeterli değil ve şu temellere dayanmalı; korkuya değil,güvene dayalı meşruiyet, geri dönüştürmeye değil, yenilemeye muktedir siyasi elitler, dışarıdan ithal edilmeyen, gerçeklikten kopmayan eğitim, sağlık ve eşit fırsatlar şeklinde aktarılan adil ve onur temeli Devlet ve yöneticileri olmalı.
Ted Robert Gur klasik İnsanlar Neden İsyan Ederkitabında buna karşı, anlatılanlarla performans arasındaki bu uçuruma karşı uyarır.
Devrimler yalnızca yoksulluktan değil, beklentiler ile gerçekler hakkında devletin propagandasını yaptıkları ile insanların sıradan yaşamlarında hissettikleri arasındaki uçurumdan kaynaklanır.
Modern devletin etkili olması yeterli değildir; bir başarı ve performans hikaye si olması gerekir.
Bir hikâye anlatmak yeterli değildir; hikayeyi halkla birlikte yazmak gerekir. aksi takdirde maya tutmaz.