Çocukluğumuzdan beri kolay kolay vazgeçmememiz gerektiğini öğrettiler. Vazgeçmenin pes etmek olduğunu anlattılar. Vazgeçersek kaybedebileceğimizi söylediler. Bu yüzden bazen ne vazgeçebildik, ne de kazanabildik.
Oysa belki de bazen vazgeçebilmeyi başarabilmemiz gerekiyordu. Bırakabilmek, dur diyebilmek, tamam diyebilmekti bizi mutlu edecek. Ama yapamadık…
Aslında vazgeçmek, bırakabilmek bir tercih meselesiydi ama bu tercih bizim için zayıflığın simgesiydi adeta.
Kimi zaman kendimiz için tek doğrunun, daha önce bir şekilde seçtiğimiz alternatifin olduğunu düşünürüz. Ve sürekli o alternatifi deneriz. Tek hedefimiz odur. Ama o gerçekleşmez, yorar, hayal kırıklığına uğratır.
Ya başka alternatifler kazandırıyorsa? Aynısında diretmek kazanç mıdır? Tek gördüğümüz, aslında tek değildir. Sadece bizim görüş alanımızda o vardır. Biraz dışarıya çıkmaya cesaret edince, yeni alternatifler çıkacaktır karşımıza. Çok sevdiğim bir söz var. “ Karayı gözden kaybetmeyi göze alamayan, yeni yerler keşfedemez.”
Vazgeçmek pes etmek anlamına gelmez. Sadece doğru zamanda, doğru kararı o an için zor bile olsa verebilmektir.
Bazen, en cesurca karar, vazgeçebilmektir.