Uyanmazsak Yok Olacağız
Dünya, Müslümanlar üzerine büyük bir av başlatmak üzere hazırlanıyor. Gelişmeler, hazırlıklar bu yönde ilerliyor. Yakında İran, Irak’tan da beter bir coğrafya haline gelecek ve üçe bölünecek. İran, yıllardır İsrail karşıtlığını Humeyni döneminden itibaren bayraklaştırdı. Ancak bu düşmanlık, bir yandan İsrail’in aşırı derecede silahlanmasına da zemin hazırladı. İran’ın rolü tamamlandı. Şimdi yeni bir perdenin açılmasına hazırlanıyorlar.
Türkiye’ye ise bu büyük oyunda şimdilik seyirci kalması telkin edilmiş gibi. Erdoğan’ın uzun yıllardır abartılı şekilde övülmesi ve bir kahraman olarak sunulması da bu sebeple olabilir. Oysa gerçekler daha sarsıcı: Bizler, haritadan silinebilecek kadar hazırlıksız bir millet haline geldik. Bizi yıllarca uyuttular. Geriye baktığımızda elimizde kayda değer bir birikim yok. En acısı da bu.
Evet, Türkiye'nin İHA ve SİHA'ları var. Ama bunlar öylesine abartılıyor ki sanki bütün güvenliğimiz onlara bağlıymış gibi bir algı oluşturuluyor. Oysa bu da büyük bir kandırmacadan ibaret. Gerçek teknolojiyle aramızda uçurumlar var. Onlar bir yerde dursa, biz yine de 50 yıl yürüyerek o mesafeye yetişemeyiz. Çünkü asıl problem; zihinlerimizin ve ruhlarımızın çoraklaşması.
Çok cahil bırakılmış bir nesil olduk. Kitap okuyan insan oranı neredeyse yok denecek kadar az. Okuyanlarımız bile çoğunlukla sadece aktarıcı; içinden yeni bir düşünce doğuran yok. Profesörlerimiz, öğretmenlerimiz dahi ezberin ötesine geçemiyor. Oysa bizim bir okuma seferberliği başlatmamız gerekiyor. Yoksa bizlere biçilen rol hep aynı kalacak: Türk savaşır, kahramanca savaşır ama sonunda ölür. Bu algıyı değiştiremezsek hep başkalarının piyonu olmaya devam edeceğiz.
Örneği var, uzak değil: Finlandiya, toplumsal kalkınmayı bir kitap devrimi ile başardı. Biz de başarabiliriz ama önce okumayı kutsal bir değer haline getirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde bizim hikayemiz; birilerinin kurduğu oyunda silahla sahneye çıkan ama hiçbir zaman masaya oturamayan bir figüran hikayesi olmaktan öteye geçemeyecek.
Belki hâlâ zaman vardır. Belki hâlâ uyanabiliriz.
