ULUĞ BEY

Yıl 1393… Güney Azerbaycan'ın Sultaniye kentinde bir bebek dünyaya gelir. Kendisine Muhammed Taragay adı verilir.

Yıl 1409… Dedesi Timur'un gözdesi olması nedeniyle mirzalar arasında Uluğ Bey, yani Emir-i Kebir olarak anılmaya başlanan Muhammed Taragay, 3.Timur İmparatoru olan babası Şahruh tarafından Maveraünnehir bölgesinin yönetimine getirildi. Bu göreve geldiğinde henüz 16 yaşındaydı.

1405 yılına kadar geleneksel dini ilimler, mantık, matematik ve astronomi alanında iyi bir eğitim almış olan genç emir, akranı olan mirzalardan farklı olarak kırk yıl sürecek devlet adamlığını ilim ve fenne hizmet etmeye adayacak olan Uluğ Bey’in ''Gökbiliminde ilerlemeyen devletler büyük devlet olamaz.'' sözüyle bilinmekte olup, kendisi Timur İmparatorluğu'nun 4.Sultanıdır. Bilimsel alandaki derinliği sayesinde bilge hükümdar unvanına layık görülen Uluğ Bey, Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü Kopernik'ten 60 yıl önce, Galilei'den 200 yıl önce bulmuştur. 

Timurlular zamanında ekonomik ve kültürel gelişimi hızlanan Maveraünnehir kentleri, 15. yüzyılın başlarından itibaren Timur Hükümdarı Şahruh ve oğlu Uluğ Bey tarafından izlenen politikalar sayesinde bu gelişim ivmesinin en zirve yaptığı noktaya ulaşmıştır. Bu dönemde bilhassa imar faaliyetlerine önem verilir. Başta Semerkand olmak üzere Emir Uluğ Bey'in idaresindeki Maveraünnehir şehirlerinde imar edilen çok sayıda medrese, han, cami, hamam, vakıf imareti ve sarayların arasından Semerkand'daki Uluğ Bey Medresesi imari anlamda Uluğ Bey'in yaptırdığı en muhteşem eser olmuştur. Dini ilimlerle birlikte diğer ilimlerin de okutulduğu medrese, faaliyetlerini uzunca bir müddet sürdürmüştür. İlim adamlarının en seçkinlerinin toplanarak hem ders okuttuğu, hem de araştırmalarını sürdürdüğü bu merkezde özellikle riyazi ilimler olan aritmetik, cebir, geometri ve astronomi sahalarında tüm insanlığın istifadesine sunulacak zirve eser ve buluşlar ortaya çıkar. 

Üstün bir zekaya sahip olan ve aynı zamanda iyi bir matematikçi ve astronomi alimi olarak çağının ötesinde bilgin kabul edilen Emir Muhammed Taragay bin Şahruh Uluğ Bey, kendi döneminde nakli ve akli ilimlerin merkezi haline gelen Semerkand'ı, bu devasa rasathanede ortaya çıkacak Zici Uluğ Bey adlı eserle taçlandıracaktır. 

Uluğ Bey, ilmi müesseselere aktardığı devlet yatırımlarının yanı sıra İslam dünyasının dört bir yanından döneminin başarılı din, ilim, sanat ve edebiyat adamlarını davet ederek onları el üstünde tutar. Bu çağrısına özellikle Türkistan, İran ve Anadolu'dan pek çok ilim adamı icabet eder. Bunların en meşhurları arasında sayılan Kadızade-i Rumi, Cemşid el-Kaşi ve Ali Kuşçu dönemin zirve astronomları olarak matematik ve astronomiye çok önemli katkılar sunarlar. 

Yıl 1428... Semerkand'da temelleri yükselen ve İslam dünyasının ikinci büyük ve belki de en önemli rasathanesi olacak olan yeni rasathanenin inşasına başlanmıştır. Uluğ Bey'in ilmi çevresine mensup astronomi duayeni Cemşid el-Kaşi'nin tavsiye ve katkılarıyla hızlıca yapımı tamamlanır. Başına bir başka duayen astronomi olan Bursalı Kadızade-i Rumi'nin getirildiği rasathane büyük bir gözlemevi haline gelir. Teleskop icat edilene kadar tüm dünyada astronomiye yön verecek çalışmaların ortaya çıkacağı bir bilim merkezi haline gelecek olan Semerkand Rasathanesi'nde dönemin astronomi anlayışına ve ihtiyacına uygun olarak Güneş, Ay, yıldızlar ve çıplak gözle görülebilen 5 gezegen olan Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn'e ait gözlemler gerçekleştirilerek bunların konumları ve hareketleri tablolar halinde kaydedilir. 

Dünya'nın Güneş etrafındaki tam turunu kurduğu bu rasathanede yaptığı gözlem ve hesaplamalar ile bulmuş ve günümüz astronomi değerlerine oldukça yakın değerlere ulaşmıştır.

Uluğ Bey, bir yılın uzunluğunu 365 gün 6 saat 10 dakika 8 saniye olarak belirlemiştir. Modern ölçümlere göre de 365 gün 6 saat 9 dakika 9.6 saniyedir; aradaki fark 1 dakikadan azdır. Modern gözlem ve ölçümler olmadan yapılan bu hesaplama tüm insanlık tarihinin en iyi ölçümüdür.

Ayrıca Tanjant ve sinüs cetvellerini Uluğ Bey’in oluşturduğu yönünde bilgiler de vardır.
Geometri alanında yaptığı araştırmaların ve çalışmaların yanında döneminin Zic-i İlhani gibi kaynak astronomi eserlerini de tetkik ederek gördüğü ölçüm hatalarını ve eksikliklerini düzeltecek yetkinliğe ulaşan Uluğ Bey, tüm bu ilmi yetkinliğinin yanı sıra Kur'an-ı Kerim'i 7 kıraat üzere okuyacak kadar kıraat ilminde ilerlemiştir. 

1449’da vefat eden Uluğ Bey’in ismi gökbilimine katkılarından ötürü modern astronomi çevrelerince yaşatılmak istenmiş, 1830 yılında Alman astronom Johann Heinrich von Madler tarafından Ay'da bir kratere ''Uluğ Bey Krateri'' ismi verilmiştir.