Türkiye’deki en büyük sorun nitelikli insan eksikliği ve zihniyet sorunudur. Kul hakkı, dürüstlük, vefa ve vicdan eksikliği memleketin kalkınmasını engelliyor.
Almanya’da doğup büyüyen ve yıllar sonra Samsun’a yerleşen bir göçmen gözünden Türkiye’nin temel sorunu, hükümet veya sistem değil; insan kaynaklı nitelik ve zihniyet eksikliğidir. Kul hakkı, dürüstlük, vicdan ve fırsatçılıkla ilgili gözlemler, Türkiye’nin gelişimi için insan kalitesinin ne kadar kritik olduğunu gösteriyor. En iyi altyapı ve imkanlar olsa da, insan kalitesi değişmediği sürece ilerleme sağlanamaz.
Şebnem Yalçın:
"Nitelikli insan sorunumuz var
Almanya'da doğdum, Almanya'da büyüdüm.
Eğitimimi Almanya'da tamamladım.
Sene'den sene'ye gelirdik ailece Türkiye'ye.
Son 3 yıl içinde yıl'da 4-5 kez gelmeye başlamıştım. Taki geçen yıl Ağustos ay'ında Samsun'a yerleşmeye karar verene kadar.
İlk defa gelmiştim Samsun'a. Çok beğendim. Ve Eylül'de Almanya'ya dönüp, pılımı pırtımı toplayıp 16 Aralık'ta Türkiye'ye doğru yol'a çıktım.
Birkaç ay memleketim Ayancık'ta yaşadıktan sonra 28.07.2019 tarihinde Samsun'daki evime taşındım.
Herkes sordu:
Nasıl radikal bir karar aldın da doğup büyüdüğün yerleri böyle terk ettin?
Dedim "Vatan Sevdası. Ayrıca hiçbir yeri terk ettiğim yok. İşim, evim, Almanya'da duruyor. Sıkılırsam dönerim." Şu 11 ay içinde neler gördüm, neler yaşadım şu memlekette tarif bile edemem.
Almanya'da yaşadığım 33 yıl'da görmediğim şeyleri gördüm ben bu memlekette.
Bana olağanüstü gelen şeyler ama Türkiye'de yaşayan insanımızın alışık olduğu ve gayet tabii gördüğü şeyler.
Ben şunu bilir şunu söylerim: bu memleketin sorunu hükümet falan değil, bu memleketin sorunu insanımız!
Bizim insanımız sorun!
Bizim insanımız sıkıntı!
Herkes sadece ve sadece kendi çıkarının derdinde.
Kul hakkı diye bir şey yok bu memlekette.
Herkes herkesin sırtından en kolay şekilde çıkar elde etme derdinde.
Dostluklar dahi çıkar üzerine kurulmuş.
Ele geçirilen fırsatlar şuursuzca değerlendirilmekte.
Ne vefa var ne vicdan.
İnsanlar yüzleri kızarmadan yalan konuşuyorlar. Yalanların üstünü örtbas ediyorlar.
Varlıklı olan doymuyor, yokluk çeken ise kendi başarısızlığını hükümete yüklüyor!
Kimse kendine karşı dürüst değil!
Kendine karşı dürüst olmayan insan başkasına karşı nasıl dürüst olabilir ki?
Türkiye'de yaşayan insanlarımızın birçoğu Alman'lardan "GAVUR" diye bahsederler. Çok tiksindiğim ve asla kullanmadığım bir kelime. Gavur Allah'ı olmayana denir, başka dîn'den olana bu şekil hitap edilmez!
Evet, Alman'ın biz Türkler ‘den öğreneceği bir çok şey vardır mutlaka. Merhamet gibi, samimiyet gibi. Ama bizim insanımızın elin Alman'ından öğrenmesi gereken çok daha fazla şey var!
Bundan emin olabilirsiniz!
Gavur dedikleri asla kişiye göre fiyat belirlemez, kimseye saygısızlık etmez, kimsenin hakkını gasp etmez.
Kendisine verilen görevi en iyi şekilde yerine getirir, kimsenin hakkına girmez, fırsatçılık etmez.
Bu memlekete en iyi hastaneler, en iyi şirketler de kurulsa bizim insanımız insan olmadıktan sonra bu memleket hiçbir yere varamaz.
Birinci kalite hastane yapılır, doktor vaktinde odasında olmaz, temizlikçi temizliği düzgün yapmaz, hemşirelerin elinden telefon düşmez, hastalar desen herkes herkesin sırasını kapma derdinde.
Kimsenin kurallara uyduğu yok.
Cezalar caydırıcı değil diye sitem ederler, suçluya ceza verildiğinde hükümete küfür ederler.
Katil müebbet yer, katilin ailesi hükümet'e söver, katil serbest kalır, bu sefer öldürülen'in ailesi hükümet'e söver.
Hakimler, savcılar kime göre adil belli değil, herkesin adalet anlayışı bir garip bu memleket'te.
Bizim insanımız insan olmayı başaramadığı sürece yer yüzünün en iyi yöneticisi de geçse bu devletin başına, biz arpa tanesi kadar yol alamayız.
Önce zihniyet değişmeli."