TESPİH

“Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar, Allah'ı tespih ederler. O'nu hamd ile tespih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Fakat siz, onların tespihlerini iyi anlamazsınız. Şüphesiz O,halimdir çok bağışlayandır.”( İsra. 44)

Kâinatta zerrelerden kürelere kadar canlı cansız ve de ruhani bütün mahlukat şuurlu ya da fıtri olarak âlemlerin Rabbi olan Allah’ın isimlerine ayna vazifesi yapıyor ve çok farklı şekillerde ve isimlerle kendine has bir lisan ile Allah’ı tespih ediyorlar.


İman dairesinde olan şuurlu olan insanlar kasıtlı ve iradeli olarak baş lisanıyla ve ibadetleriyle, hal ve tavırlarıyla Allah’ı (c.c.) tespih ve takdis ediyorlar. Ruhaniler,bitkiler, hayvanlar ve cansız mahlûkat dahi yapmış oldukları vazifeleriyle kendilerine has fıtri bir hal ile Allah’ı tespih ediyorlar.


İnsan akıllı ve şuurlu olmanın gereği olarak, kainattaki ilahi tasarrufu, Allah’ın icraatlarını müşahede ediyor, hayret, haşyet ve hürmetle alemlerin yaratıcısı olan Allah’ı zikrediyor,tespih ve tazimde bulunuyor. Kâinatta Allah’ın sayısız isimlerinin gölgelerinin tecellilerine, kudret, azamet, rahmet ve şefkatine şahitlik ederek Sübhanallah,Elhamdulillah, Allahuekber, Lailaheillallah demek suretiyle tevhidi ilan eden bütün mahlukatın şahitliğine ortaklık edip, tasdik ederek “doğru söylüyorsunuz,ben de sizin gibi Allah’tan başka ilahın olmadığına şahitlik ediyorum” diyor.


Akıllı,şuurlu, iman sahibi olan, Allah’ın kudretinin bir perdesi hükmünde olan sebepler bataklığında boğulmayan bir insan hadiselerde ve eşyada Esma-i İlahi’nin gölgesinin tecellilerini müşahede ederek, hem mahlukatın zikirlerini dinliyor hem de binler isimler ile Allah’ı zikir ederek tespih ediyorlar.

  -Sonsuz nimetleri bolluk ve bereketi görüp Ya Vehhab, Ya Kerim, Ya Gani, Ya Cevvad gibi,

  -Allah’ın kuvvet, kudret ve azametini görüp Ya Aziz, Ya Mütekebbir, Ya Kavi, Ya Cebbar, Allahuekber gibi,

  -Güzellikleri görüp Ya Cemil, Ya Musavvir, Ya Nakkaş, Ya Mülevvin gibi  

  -Hastalıklar ve belalar karşısında zayıflığını görüp Ya Kavi, Ya Gaffar, Ya Rahim, Ya Şafi ve bunlar gibi binler isimlerle yapılan zikirleri dinliyor ve tespih ediyorlar.


Canlı mahluklar gibi cansız mahlukat dahi kendisine has bir lisan ile Allah’ı (c.c) tespih ediyorlar. Zerreler ve zerrelerden müteşekkil hava, su, toprak, güneş yer altındaki ve üstündeki bütün madenler aklımızın aldığı ve almadığı bütün zerreler ve bütün mahlukat hepsi Allah’ın kanunlarına isteyerek ya da istemeyerek (Fussilet-11) tabi olarak yapmış oldukları vazifeler itibarıyla birer tespih, tehlil ve tekbir halkasında saf tutmuş bir vaziyette tespih ve zikir ediyorlar.


Bahar mevsiminde rüzgarda savrulan otlar ve ağaçlar titreyerek hal dili ile Ya Rahman, Ya Rahim, Ya Kerim, Ya Rezzak, Ya Cemil, Ya Hay, Ya kayyum, Ya Müzeyyin diye tespih ve zikir ediyorlar.


Şimşeklerle çatlayan fırtınalı gökyüzü, dev gibi dalgalarla dalgalanıp çalkalanan denizler,toprak ve içindeki madenlerin, unsurların vazifelerini tesadüfi ve abes sayıp onları başıboşluk ve vazifesizlik ile itham eden ve bu şekilde kainatın Rabbi sahibi ile olan irtibatını kesen insanların Allah’a asi olup dalalet, fısk, sefahat ve gafilliklerinden duydukları öfkeden sükunetini bozarak, sınırlarından taşarak bir nevi gayza gelerek insana hücum ediyor ve hal diliyle Ya Kahhar, Ya Cabbar diye diyorlar.


Aynı zamanda yağmur bekleyen mahlûkata adeta müjde verip gözün aydın geliyorum dercesine çakan şimşekler sevinçli bir sada ile Ya Mübeşşir, Ya Rezzak, Ya Hay,Ya Kayyum, Ya Kuddus diye sesleniyorlar.


Sonbaharda ölümü hatırlatan kurumuş yaprakların sessizce dökülmesi eş dost akraba ve ahbaptan ayrılığı hatıra getiren hüzün ve elem ile birlikte Ya Bais, Ya Hay, Ya Muhyi, Ya Mumit, Ya Baki entel Baki diyorlar.


Daha binbir türlü haller ile mahlûkat binbir esma ile Allah’ı (c.c) tespih ediyorlar. Baş gözü görmese de kalp, ruh ve vijdan gözü görüyor ve şayet terazisi bozulmamışsa akıl dahi tasdik ediyor.


Evetiman, göz görmese de kalbin tasdik etmesidir. Zira mikroskobik bir mahlûku göz görmese de akıl varlığını biliyor. İlmini bilmese de onun ilmini bir bilen olduğunu biliyor ve bilenlerin bildiğine itimat ediyor. Zira bir hakikate bir zat parmak bassa ve onun parmak bastığı hakikati bir doğru sözlü zat tasdik etse bu hakikatte şüphe olmaz. Nasıl ki radyo dalgaları baş kulağıyla duyulmuyor aynı bunun gibi cansız mahlûkatın da baş kulağıyla duyulmayan kendine has bir lisan ile bir zikri ve tespihi vardır. Kalp ve vijdan kulağıyla dinlenildiği takdirde bütün mahlûkatın sadası adeta dikkatle kulak verdikçe duyulur hale geliyor. Bütün mahlûkların hep bir ağızdan Allah’ı zikrederek tespih etmelerine rağmen kainatta bir keşmekeş, karmaşa, gürültü hissedilmiyor. Bilakis hep birlikte organize olmuş bir koro gibi müthiş bir düzen ve ahenk içinde adeta tek bir ağızdan ilahi bir musikiyi dillendiriyorlar gibi terennüm ediyorlar, ruhları okşayan bir sada ile bütün nazarları kendilerine celb ediyorlar.


Kâinatta bulunan her şey şeriat-ı fıtriye denilen Allah’ın kanunlarıyla bağlanmış ve dizginlenmiştir. Bundan dolayı hiçbir mahlûkat izin olmadığı müddetçe kendiliğinden haddini aşıp sınırlarından taşamaz. Hâkim (Hüküm sahibi) ve Hakîm (hikmet sahibi) olan Allah kanunları var etmiş ve bütün fenleri bu kanunlarla bağlamıştır. İşte bundan dolayı beşer fizikte, kimyada,jeolojide, astrolojide, biyolojide ve sair bütün ilimlerde keşiflerini hep mükemmel bir düzen üzerine kurulu olarak hazır bir şekilde bulmuştur. Hangi ilim ve fen var ki matematiksel olarak ifade edilmesin?


Kanunlarla bağlı sebepler dairesinde hadiseler cereyan etmekte ve eşya halden hale girmektedir. Bu şekilde eşyanın kanunlara olan tabiiyeti, onların alemin Rabbi olan Allah’a olan itaat ve inkıyadının neticesi tespihleridir.


Bir ağaç toprakta büyük bir tevekkül ve sabır içinde ve halinden şikâyet etmeden Allah’ın emrine itaat ederek haline uygun bir lisan ile Ya Hay, Ya Rezzak, Ya Muhyi, Ya Mumit diye Allah’ı tespit ediyorlar. İşte ağaçların otların toprakta hiç kıpırdamadan durması, Allah’ın kâinatta cari kıldığı kanunların bir neticesidir ve bitkilerin “olduğun yerde dur!” emrine itaat etmesi onların bir nevi ibadetidir. Aynı zamanda büyük bir sessizlik içinde kök, dal elleri ve yaprak dilleriyle gece gündüz Ya Halık, Ya Malik, Ya Hay, Ya Kayyum, Ya Rahman, Ya Rahim, Ya Rezzak,Ya Cemil gibi saymakla bitmez isimleriyle Allah’ı tespih ve takdis ediyorlar.


Bir küçük çekirdeğin devasa bir ağacı sırtında kaldırması gibi, suyun genişlen emrini aldığı vakit donarak çelikten kabını parçaladığı gibi, aynı zamanda çelikten kabın “donmuş, buz tutmuş olan suya yol ver” emrine itaat ederek buyur deyip ona yol vermesi gibi, ay, güneş ve sair kürelerin kendilerine tayin edilen çizgide birbiri peşi sıra birbirlerini geçmeden, sınırlarını aşmadan,taşmadan bir mevlevi gibi dönmeleri, sesleri ve görüntüleri bir yerden bir yere nakleden ve içine girdiği bütün canlı mahlukatın bedenini adeta biliyormuşçasına vazife gören hava zerresinin birbiri içinde binler vazifenin hepsini karıştırmadan ve şaşırmadan bir anda yapması gibi ve daha saymakla bitmez, insanın kudret ve takatinin üstünde nice imkansız vazifeleri gören sair mahlukatın vazifelerini şaşırmadan yerine getirmeleri bütün mahlukatın alemlerin Rabbi olan Allah’ın emirlerine teslim olup,  itaat ederek zikir, tespih ve ibadet ettiğinin ve edeceğinin binler, milyonlar delillerinden sadece birkaç tane nümuneleridir.


Akıl,şuur ve irade sahibi olan insan dışında hiçbir mahluk yoktur ki Halık-ı Kainat olan Allah’a isyan etsin, ve asi konumuna düşsün. Şayet akılsız, şuursuz,gözsüz, kulaksız olan bitkiler, hayvanlar ve cansız mahlûkat bu derece şuurluymuşçasına sahibinin emrine itaat etse, elbette eşyanın efendisi hükmünde olan insan bu mahlûkattan daha ziyade itaate ve ibadete muhtaçtır ve mecburdur.


Hasılı kelam güneş yok demek için gözünü kapatan ahmaklar gibi, kainatın yüksek bir sada ile adeta bir koro gibi Allah’ı tespih ederek zikretmesini duymamak için bir kısım cahil ve gafil insanlar kapleri ve vijdanlarıyla birlikte gözlerini ve kulaklarını da kapatıyorlar. Ancak bilmiyorlar ki gözünü, kulağını ve bütün vücudunu oluşturan her bir hücre, her bir zerre inatla ve ısrarla Allah’ı tespih ediyor,Lailaheillalah diyerek tevhidi ilan ediyorlar.


O Halde ben insanım diyen insan aklını başına almalı, gözünü kulağını dört açıp Allah’ı bin bir isimlerle tespih eden kainat korosuna kulak verip iştirak etmeli, büyük yaratıcı kudret olan Alemlerin Rabbi Allah’a iman edip itaat etmelidir.

 "Allah her türlü noksan ve kusurdan münezzehtir. Mutlak ilim ve hikmet sahibi, Alîm ve Hakîm olan ancak O’dur" 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.