TERÖRSÜZ TÜRKİYE
1806 yılından Cumhuriyetin ilanı olan 1923’e kadar geçen sürede 13 bölücü isyanın meydana geldiği ve Osmanlı İmparatorluğunca isyanların bastırılması emperyalist güçler tarafından hazmedilememiş ve I. Dünya Savaşı’ndan sonra, milletlerin kendi kendilerini idare etme fikri iletimi ile bölgede yaşayan halka özgürlük vaatleri yapılıp ayrı bir devlet kurulması fikrini telkin edip bölge insanı istismar edilmiş, esas amaçları olan uydu devleti kurup bölgenin yer altı zenginliklerini ele geçirme planları doğrultusunda çabalarını sürdürmüş/sürdürmektedirler. 19. yüzyılda İngilizlerin, Fransızların ve Çarlık Rusya’sının Osmanlıları Avrupa’dan, Balkanlardan, Kuzey Afrika’dan ve tüm Ortadoğu’dan söküp atarak daha sonra da Türk varlığına tamamen son vermek için çaba sarf ettikleri bu yüzyıl boyunca, kürt aşiretlerinin kürdistan ve kürtlük iddiasındaki isyanları körüklemiş/desteklemişlerdir. 20. yüzyılda da kürt aşiret ayaklanmaları batı destekli olarak devam ettirilmeye devam etmiş,1925’te Musul-Kerkük sorunu ile görüşmelerin tıkanması üzerine Şeyh Sait Ayaklanması başlatılmış ve 25’e yakın bir dizi kürt isyanı çıkarılmış ve bu isyanlar uzun yıllar sürmüş, Osmanlıda olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti döneminde de aynı akıbetti yaşamışlardır.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Sovyet-Komünist tehdidinin batıda daha ağırlıklı algılanması sonucu 1938-1960 arası ırkçı isyanların hız kestiği dönem olmuştur. 1960 sonrasında Irak’ta Barzani hareketinin güçlenmesi sol örgütlerle birlikte 1970’den sonra kürtçü örgütlerin Türkiye’de tekrar örgütlenme ve eylemlere geçmelerine yol açmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra,çıkarları büyük ölçüde zedelenen aşiret unsurları, getirilen yenilikleri hazmedemeyerek, idari hataları istismarla aşiretlerini, devlet düzenine karşı kışkırtmaları,1960’lı yıllardan sonra dünya konjonktürünün de etkisi ile gelişen nisbi demokratik ortam içinde sol ideolojik “Leninci, maocu” gibi akımlar ile Türkiye’de iktidarı ele geçirmek için ihtilalci ve terörist yöntemlere başvurunca toplumda çatışma ortamına girilmiştir. 1965 sonrası aşırı sol akımların ürettikleri “demokrasi, özgürlükçü, antikapitalist, anti Amerikancılık, emek vs” sloganlar ile Seçimle Devrim Stratejisi benimsenmiş bu başarılamaması halinde zorla (darbe) iktidarı ele geçirmek amaçlı terör eylemleri planlanmış ve uygulanmış olup idollerinin “lenin, mao” nun demokrasi ve özgürlükçülük hariç diğer amaçlarına hizmet edilmiş, bunu yaparken toplumun;Etnik, Dini, Ekonomik, İdeolojik, sosyo-kültürel vs gibi farklılıkları çatışmanın zemini,nedeni yapılarak ülke kan gölüne çevrilmiştir. Bu hikayede düşündürücü olan;dün olduğu gibi bugün de kendilerini Atatürkçü olarak ki; ben bunlara cü cü cü ler diyorum Atatürk Cumhuriyeti ile kavga eden savaşan ırkçı mihraklarla kol kola omuz omuz verip Atatürk Cumhuriyetinin milliyetçileri ile savaşmış,sonuç; dün olduğu gibi bugünde hezimete uğramış, bundan böylede bu hep böyle olacaktır. Biline!!!
1970 sonrası dönemde Türkiye’de sayıları 50’yi bulan sol ve kürtçü bölücü faaliyetin yapılanma ve toparlanma süreci 1974-1978 yılları olurken PKK olarak kuruluşunu 1978-1979 yıllarında yapmıştır. Örgüte bağlı terörist unsurlar 1980 öncesi terör faaliyetlerini sol örgüt şemsiyesi altında yaparken PKK olarak ilk terör eylemini 15 Ağustos 1984 Eruh-Şemdinli’de bir askerin şehit düştüğü, 9 asker ve 3 sivilin yaralandığı ilk saldırılarını yapmıştır. PKK; pusu,baskın, sabotaj, suikast, mayınlama şeklinde terör faaliyeti yürütürken finansmanını ağırlıklı olarak – uyuşturucu, haraç, Silah Ticareti ve emperyalist ülkelerin yardımlarından olup, yaklaşık 47 yıldır devam edip günümüze kadar (2025) gelen PKK terörü, terörist faaliyetlerini bu sürede devam ettirmiştir. PKK terör eylemlerini Marksist-Leninist – etnik ve bölücü amaçlar için silahlı propaganda yapmış kurucusu Terörist başı Abdullah Öcalan 15 Şubat 1999 tarihinde yakalanmış, "Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek" sucundan yargılanmış ve müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır.
1979 yılında terörist eylemlere(apocu) sol fraksiyon içinde başlamış 1984 yılında PKK olarak yoluna devam etmiş olması sözde sosyalist, gerçekte ise ırkçı bir terör örgütü olarak terör eylemlerini başta ABD ve emperyalist ülkelerin desteği ile günümüze kadar devam ettirebilmiştir. PKK terör örgütü terör eylemlerini yaparken dünyanın kan emici başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelerin desteğini almaktan sempatizanları dahil hicap duymamış, onların uşaklığını, kapı köpekliğini, onların kirli emellerinin maşası olmaktan utanç duymamışlardır. Şahsiyet yoksunu böyle bir örgütten silah bırakıp insanca ve özgür yaşamı seçeceği düşündürücüdür. Her şeye rağmen örgüt başının “örgütün lağvedilmesi” ile “silah bırakması yönündeki talimatlarına” terörist unsurlarca mutlak itaat edilip edilmeyeceği, örgütün ne kadar homojen olup olmadığı ile doğru orantılıdır.
Terörsüz Türkiye ülkemiz için ülkü, terör hamisi terörden beslenen emperyalist ülkeler için kâbus olacağındandır ki; bu süreci amasız fakatsız toplumun tüm katmanlarını içine almış komisyon marifeti ile takip edilmeli, bu komisyon; toplumun her kesimini dini, etnik, sosyal ve siyasi düşünce sistemlerini içinde barındırmalı, terörsüz Türkiye’nin hayata geçirilmesi amacına yönelik bütün işlem ve eylemler hakkında iletimin sadece bu komisyon marifeti ile olacağı konusu kural haline getirilmesi ile ilgili gerekli alt yapı ve gerektiğinde hukuki düzenleme yapılmalıdır. Günümüz dünyasında sosyal paylaşım sitelerinin hiçbir dayanağı ve/veya gerçeğe dayanmayan paylaşımlara konu edildiği düşünüldüğünde, hukuki düzenleme aykırı çatlak sesleri, prokavatif paylaşımları en azından yurt içi kaynaklı bir miktar azaltmış olacaktır.
Terörsüz Türkiye hedefi zor bir süreç olup, bu sürecin başarıya ulaşması için başta terörden beslenen, teröre hamilik eden emperyalist ülkelerin yıkıcı çabalarını boşa çıkarmak gerekir.