Ressamların Gözünden İstanbul

İstanbul’u anlattılar, yazdılar, çizdiler…
İstanbul, uzun yıllardan beri birçok ressama, filozofa, şaire ve yazara ilham kaynağı oldu.


Ben de bu yazımda; İstanbul’un eşsiz güzelliğine kayıtsız kalamayan yerli ve yabancı ressamların ürettiği eserlere değineceğim.
Bu ressamlar İstanbul’u çoğunlukla sokak sokak gezerek; doğasını, tarihi yapılarını, yaşamını ve kültürünü tuvallerine yansıttı.
Geçmişte bir yolculuğa çıkaran bu tablolarda; sadece İstanbul’un güzelliklerini fark etmekle kalmayıp, şehrin tarihsel süreç içerisinde dönüşümünü de göreceğiz.
Sizi kısa bir İstanbul turuna çıkarıyorum.


Doğadan Eskizler Yapan İlk Türk Ressam: Hoca Ali Rıza

İstanbul’un neredeyse her köşesini gerçekçi, sıcak ve samimi bir tutumla resmetti. Şeffaf ve sıcak renklerin hakim olduğu İstanbul çizimleri; sanatçının özgün üslubunu yansıtır.

İstanbul Tutkunu: Hikmet Onat

Kentin çeşitli yerlerinden özellikle de Boğaziçi kıyılarından, empresyonist üslupla betimlediği İstanbul manzaraları ile tanındı.
Sanatçının bir dizi çalışması da, Topkapı Sarayı’nın çeşitli mekanlarında yaptığı resimleridir. Saray’ın kapalı bölümlerine özel izinle girerek birçok odayı, belgeci bir tutumla betimledi. Sanatçının başlıca yapıtları ise şunlardır: Kandilli Sırtlarından, Siperde Mektup Okuyan Askerler, Savaşa Giderken Veda, Kabataş’tan Manzara, Dikiş Diken Kadın, Derede Sandal, Salacak, Topkapı Sarayı, Kıyıda Gemi.


İstanbul’un sessiz köşelerine uzandı: Nazmi Ziya Güran

İstanbul’un sessiz köşelerine uzanan sanatçı, kimi zaman çok sevdiği Kandilli sırtlarına, kimi zaman Langa bostanına, Haliç’e ya da Göksu deresine iner, han içIerinin loş görüntülerini çizer.

Fırçasını İstanbul’un park/bahçe ve kırlarında, sahil ve rıhtımlarında dolaştırırken izleyiciyi de 1930’ların İstanbul’una götürür.

Nazmi Ziya, kentsel modernleşmenin başlıca simgesi olan Taksim Meydanı’nın bir sosyal alan statüsü kazanmasında önemli rol oynayan Taksim Cumhuriyet Anıtı’na özellikle yer verir. Resmi anlamlı kılan; anıtın ve meydanın resmi geçit törenleriyle değil de, giyimin kuşamın, kadınlı erkekli sivil sosyalleşme biçimlerinin ön planda olduğu bir sahne olarak yansıtılmış olmasıdır.

Türk resminde iç mekan çalışmalarının öncülerinden: Şevket Dağ

İstanbul’da cami, türbe, han, çarşı, kapı gibi tarihî, dinî ve mimarî yapıları içten ve dıştan resmetti. Bunun yanısıra primitifler geleneğine yorum getiren resimler yaptı.

Ressam, yazar ve şair: Bedri Rahmi Eyüboğlu

Bedri Rahmi Eyüboğlu’na göre, sanat görüneni olduğu gibi kopya etmek, düzgün çizmek ya da güzel boyamak değil. Eyüboğlu, özgün bir dille, sanatçının yaratım süzgecinden geçirerek, kendi bakış açısıyla yeniden şekillenmesi sonucunda ortaya çıkan eserin sanatsal bir değer kazandığını ifade eder.

Sanatçılar değişiyor ama sanata konu olan şehir aynı

Kimi saray davetlisi olarak, kimi ise farklı sebeplerden ötürü İstanbul’a geldi. Başka ülkelerden gelen ressamlar, şehrin müthiş dokusundan etkilendi. İstanbul ile ilgili birbirinden özel eserler ortaya çıkardılar.

Hırçın dalgaların ressamı: Ivan Ayvazovski

Kendisi normalde tuvaline yansıttıklarından dolayı ‘hırçın dalgaların ressamı’ olarak bilinir. İstanbul tablolarında; dingin denizi, şehrin tepelerinde ve sahillerinde toplanmış insanları resmetti. Şehrin günlük yaşamına dair tarihe not düştü.

Portre denilince: Salvatore Valeri

Portre dalında büyük başarı sağlayan Valeri, konu olarak tek tek figürleri resmetti. Bir diğer ayrıntı ise; modelinin iç dünyasını da yansıtmaya çalışır. Çoğunlukla da figürü tek başına verir.
Onun en önemli resimleri İstanbul tiplerini büyük bir titizlikle yansıttığı örneklerdir. Saka, Çingene Kadın, Seyyar Kundura Tamircisi, Oynayan Çingene Kadın ve Gitar Çalan Adam bu grup içindedir.


II. Abdülhamid’in portresini yapan tek ressam: Fausto Zonaro

Osmanlı’nın son ressamı olan Fausto Zonaro; tarih, savaş, deniz ve manzara resimlerinin yanısıra portre ressamı olarak da bilinir. Zonaro, II. Abdülhamid’in portresini yapan tek ressamdır.
İstanbul, Fausto Zonaro ve sevgilisi Elisa için tutku haline gelmiştir.
Zonaro para kazanmak için, Galata Köprüsü’nde turistlere küçük İstanbul tabloları yapar, Elisa da çektiği sokak fotoğraflarını suluboyayla renklendirerek ipek üzerine bastırıp satar.
1892 yılında St. Esprit Kilisesi’nde evlenirler. Bu arada yeni çevre edinirler. Bunlardan biri de Osman Hamdi Bey’dir, dost olurlar.


İstanbul ona teselli oldu: Alexis Gritchenko

Alexis Gritchenko, iç savaş sebebiyle Moskova’dan kaçıp 1919–1921 yılları arasında İstanbul’a sığındı. Elinde not defteri, kalemi ve fırçasıyla sokak sokak gezdiği şehrin; canlı limanları, pazarları ve ibadethanelerinde gözlemlediği hareketi eserlerine yansıttı.

İstanbul’da ressamı cezbeden detaylar arasında; surların burçları arasındaki ince farklar, batan güneşin denize ve kubbelere nasıl yansıdığı ve sokaklarda karşısına çıkan feraceli kadınların zarif ama bir o kadar gizemli yürüyüşleri vardı.

Tüm özellikleriyle ilgisini çeken bu şehir, kendi deyimiyle bahtsız günlerinde ona teselli kaynağı oldu.
İstanbul’un kendisi için bir iyileştirme süreci olduğunu söyleyen sanatçı hemen her gün Ayasofya’yı ziyaret ederek çizimler yaptı. Ayasofya Gritchenko için adeta bir tutkuydu. Her gidişinde yeniden keşfediyordu.
Gritchenko İstanbul’u resimlerinin yanı sıra anılarıyla da kayıt altına aldı. Şehirden ayrıldıktan neredeyse on yıl sonra, İstanbul’da İki Yıl adlı anı kitabını yayımladı.

Yazımı Alexis Gritchenko’nun sözleri ile sonlandırıyorum.

“Konstantinopolis ne güzel bir kent”

“Yol uzun. Sonunda transatlantiklerin siyah gövdeleri arasından kendimize bir geçiş buluyoruz. Sıkışık kayık sıraları (ne renkler!) arasına giriyoruz ve Suriçi İstanbul’a geçen köprünün hemen yanına, Galata’ya yanaşıyoruz. Çıkınımı omzuma asıp, ekmeğimi iki elimle karnıma bastırıyorum, nereye gittiğimi bilmeden yürüyorum. Tuhaf bir güç beni Suriçi İstanbul’a doğru itiyor: Ayasofya’yı görmek. (…) Amaçsız bir şekilde köprüyü bu kez ters yönde geçiyorum, ilk bulacağım yere başımı sokma kaygısı içindeyim. Galata’nın merdivenlerini tırmanarak Pera’nın tepelerine doğru çıkıyorum. (…) Ne başımı sokacak yerim ne de param var, ama her şey bir yana Konstantinopolis ne güzel bir kent!”

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.