Mevlam Görelim Neyler…

Annem, Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın şu dizelerini, yerli yerinde, zamanı geldiğinde bir uyarı ve öğüt olarak hafızama kazıdı. Sadece bana değil, çevremizdeki insan ilişkilerinde de sık sık tekrar eder. Bu dizeler, hayatımın belli dönemlerinde kulağımda yankılanan bir ilahi gibi oldu. Bazen bir şarkının nakaratı gibi tekrar eder zihnimde, bazen de yaşadıklarımı anlamlandırmam için bana yol gösterir.
 

O zamanlar hayatın bana öğretecek çok dersi olduğunu bilmiyordum…
 

Gerçi o yaşta kim bilir ki?
 

Hak, şerleri hayr eyler

Zannetme ki gayr eyler

Arif anı seyr eyler

Mevlam görelim n’eyler

N’eylerse güzel eyler.


Yalova Fen Lisesi’nde 10. sınıfta; akademik başarısı yüksek, sporda iddialı, müzikle iç içe, hem çalan hem söyleyen bir gençtim. Çok yönlü, meraklı, kitaplara düşkün… Ama aynı zamanda ergenliğin getirdiği inatçı, ısrarcı ve kararlı taraflarım da vardı. Hayatım, o yaşlarda bana sonsuzmuş gibi gelen bir hızla ilerliyordu. Planlarım vardı; hatta planlarımın da planları…

Meğer hayatın kendi ajandası varmış.

Ama hayat, bazen planlarımıza uymayan sürprizler hazırlar. Saniyeler içinde her şeyin değiştiği bir an vardır. Hani derler ya, “Altı üstüne geldi ki altının üstünden belki daha iyi olduğunu bilmeden”… İşte tam öyle bir andı benim için. O an, bunun hayatın bana vereceği sert ama öğretici bir mesaj olduğunu ancak zamanla anlayacaktım. Belki de hayat bana, “Fatmanaz biraz yavaşla” demek istemişti?.. Çünkü o zamana kadar hep hızla koşmuş, hep bir sonraki hedefe odaklanmış, hiç durup etrafıma bakmamıştım. Kazadan sonra fark ettim ki, durmak da bir eylemdir; bazen insan en çok durduğunda büyür.
 

İnsan zamanın kendisine ne getireceğini bilemez, iyi ki de bilemez. Çünkü hayatın gizemi, bilinmezliğin içinde saklıdır. Bazen saniyeler içinde değişen bir an, yıllara bedel bir ders bırakır insana. Benim yaşadığım süreç de tam olarak böyle oldu; öncesinde hızla koşarken, bir anda durmak zorunda kaldım. O duruşta kaybettiklerimi değil, aslında görmezden geldiklerimi fark ettim. Belki de hayat bana, “Fatmanaz biraz yavaşla, etrafına daha dikkatle bak” demek istemişti. O gün bugündür düşünüyorum; insan, beklenmedik anların içinde kendiyle tanışıyor olabilir mi? İşte bu soru bile beni her yeni güne merakla baktırmaya yetiyor.
 

Yaşadığım kazayı ve sonrasındaki günleri, bir önceki makalemde paylaşmıştım. O an ve sonrası, bana sadece bedenimin değil, bakış açımın da dönüşebileceğini gösterdi. Durmayı, yeniden başlamayı, vazgeçmeden devam etmeyi öğrendim. Ankara’da beni nelerin beklediğini o zaman bilmiyordum… Şimdi dönüp bakınca, iyi ki de bilmiyormuşum diyorum.
 

Ankara sürecine ve bu sürecin bana kattıklarına ise bir sonraki yazımda değineceğim. Belki de o zaman, “Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler” sözünün hayatımdaki yerini daha net anlatabilirim. Çünkü bazı yolculuklar, son durağa varmadan anlaşılmıyor.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.