MAPUS DAMINDAN NOTLAR

6 Ağustos – Akşam

Gündüz iş saatlerinde eve gidip dinlenmeyi hayal ediyordum. Oysa farkında değildim; göz kapaklarımın ağırlaşmasıyla içine gömüldüğüm hayallerin bana vermek istediği mesaj şuydu: “Sen akşam saatlerinde ellerine kelepçe vurulup evinden alınacaksın, ama bundan şimdilik haberin yok.”

İş çıkışı Bostancı metrosuna doğru yürüdüm. İçimde tarifsiz bir sıkıntı vardı; düşüncelerimin ağırlığı altında, sanki kötü bir şey olacakmış gibi kararan yollar arasında metroya bindim. Karamsardım. Başıma bir iş açılacak gibiydi. Aslında üç yıl öncesinden açılmış bir işti bu; adaletin topallığı yüzünden bugüne kadar gecikmişti.

Tavşantepe’de inip kaplumbağa adımlarıyla evime doğru yürüdüm. Hayalimde sadece duş alıp yatağa uzanmak vardı. Yorgun, bitkin ve uykusuzdum. Son günlerin griliği içinde ağustosum da kararıyordu. Yokluğu özlüyordum belki de; çünkü başıma gelenler ardı arkası kesilmeyen bir tokmak gibi vuruyordu.

Kapımın zili çaldı. İki polis geldi; ifade vermek için karakola götürülecektim. Sinir harbi içinde bindim polis aracına. Şekerim yükseldi, sakin kalamıyordum, daralıyordum, sanki ölecek gibiydim.

Sonunda bir nezarethaneye soktular beni. Kapı arkamdan kapandı. O an yalnızdım. İçimde yalvarıyordum:
“Allah’ım, çıkar beni buradan.”

İlk gecemdi. Sanki Yunus Peygamber gibi boğulmaktan kurtulmaya çabalıyordum. Çok ızdıraplı bir gündü, karanlık bir ağustos akşamı.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.