Arap ve Müslüman gözlemciler ile Ruslar ve Çinliler de İran'a yönelik İsrail-ABD saldırılarından sonra İran'ın tutumu karşısında şaşkınlık içinde olduklarını yazmaktalar.
Ancak İran halkı zafer naraları atmalarına rağmen ABD ile müzakere etmek için acele etmeleri aynı zamanda Rusya ve Çin'in İran a destek vermesi ve ABD – İsrail saldırganlığı karşısında, coşkulu bir destek gösteren Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri, Türkiye ve Pakistan ile yeni ve olumlu ilişkiler başlatması bekleniyordu. Ancak işler bekleme odasına alındı.
İran şu anda çok sakin görünüyor iç ve dış hareketleri gözlemliyor, içinde bulunduğu tehlikeli durumla yüzleşmek için gerekenden çok daha yavaş. Hareket ediyor. Kendisine karşı yürütülen savaşın nükleer silahlar olsun ya da olmasın devam edeceğini biliyor. Haklı olarak beklemede olsa bile, bu, korkunç şoktan çıkmak için sonraki günler içinde bulunduğu hareketsizlik halini haklı göstertemez.
İsrail Savunma Bakanı: İran'ın bizi tehdit etmek için geri dönememesini sağlayacak bir plan hazırlıyoruz. Söylemi savaş tehlikesi devam edecektir anlamına geliyor.
Ancak İran halkına göre İsrail’in saldırıları demokrasi mücadelesine darbe vurduğuna inanılıyor oysa İran çağlar boyunca konumu ve rolü arasında sıkışıp kaldığı gibi, İslam öncesi Dünyanın en geniş Pers imparatorluğunu kurmuş 1063 yıl yaşamış, hatıralarında taptaze yaşamaktadır. İlave olarak, İran platosunu birleştiren güçlü bir otorite kalıntılarına hükmettiği hiç unutmuyorlar bu devasa coğrafi beden daralıyor ve kendini sıkışmış hissediyorlar onun için İran geleceğini inşa etmeye çalışıyor.
İskender, Romalılar, Bizanslılar ve Araplardan sonra yüzyıllar boyunca Osmanlılar, Ruslar, İngilizler ve hatta Afganlar da dâhil olmak üzere büyük imparatorluklara sahip olmuşlar. Ancak Safeviler in 16'ncı yüzyılın başlarında devasa İran platosunu yeniden birleştirmesinden bu yana, Hürmüz Boğazı'nı çevreleyen geniş toprakları ve ötesini de eklersek, bu birleşim 3 veya 4 tarafına genişleme hırsını her daim korumuştur.
16'ncı yüzyıl ve sonrasında İran üç tane bütünlük elde etti: 1- Coğrafya 2 - Fars etnikliği kökeni 3 - Şiilik. Bu nedenle,18'inci yüzyıldan beri Alman ve İngiliz teorisyenler kristalleşen bir İran milliyetçiliğinden söz etmekteler.
1960'lar ve 1970'lerde, Soğuk Savaş'a rağmen ya da Soğuk Savaş nedeniyle, Şah Muhammed Rıza Pehlevi çevresine yönelik hareketleri ve politikaları, Soğuk Savaş'ın süper gücü ve İran'ın müttefiki olan ABD'nin Türkiye'yi ve ardından İsrail'i tercih etmesine neden oldu.
Bu düşünce hareketi İran'ın bağımsızlık çabasından kaynaklandığı söyleseler de. Bu arada Türkiye ve Birleşik Krallığın liderlik ettiği, İran ile Türkiye'nin de dahil olduğu CENTO ittifakının başarısız olmasının ardından NATO'ya girmesi ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ne karşı durması 1979 yılında İran'da gerçekleşen İslam Devrimi, İran'ın hırslarına baskın bir ideolojik boyut getirdi oda Siyasi Şiiliği zirveye taşımıştır.
Bu anlamda 1970'lerde İslam öncesi İran ın efsanevi Emper yal milliyetçiliğine İran İmparatorluğu'nun kuruluşundan bu yana üzerinde geçen 2 bin 500 yılını kutlayan Şah Rıza PEHLEVİ kendi döneminde İran Halkını çağın ötesine götürmesinde etkili bir rol üstlenmemiş olmasındandır.
İran'ın 1980 devrim anayasası, devrimin mazlumların lehine ve ABD emperyalizmine karşı ihraç edilmesini öngörüyordu. Ancak geçen 40 yıl boyunca abartılı bir şekilde ihraç etmeye çalışsa da Saddam Hüseyin 1980'de İran'a karşı büyük bir savaş başlattığında. İran ın biz Araplara kötülük ettiğini, çünkü büyük İran'ın gücünü batısındaki Arap vilayetlerine yönelttiği üzerine harekete geçmiş İran a savaş açmıştı.
O zamanlar ABD tarafından yönetilen ve halen devam eden uluslar arsı oyununun derinliği henüz bilmiyorlardı Cemal Abdülnasır' ın yerine Arap milliyetçiliği adına karizmatik lider olan Saddam Hüseyin'in de Irak'ın başına getirildiği Saddam konumu ve rolü arasında sıkışmış durumdaydı işin içinden çıkamıyordu o günlerde İran a saldırmak için ikna edilmişti. Saddam a verilen rolün gereğini yerine getiriyordu. Saddam ın yanı başında Kuvvey te saldırması ayrı bir hataydı.
İran Suriye, Lübnan ve Yemen'e nüfuz etme çabası İran ı Din adamları yönettiği için Her zaman ideoloji ya da stratejik ve mezhepsel hırsları ile birlikte götürmeye çalıştıkları için. Bu nedenle çok da başarı oldukları sayılmazlar.
İran 1981 yılından itibaren Kudüs Günü’nü kutlamaya başladı. Araplar, İran'ın Filistin bayrağını göndere çekmesinin gerçek olmadığı, aksine Mısır'ın 1979'da İsrail ile barışı kabul etmesinin de gösterdiği gibi Arapların Filistin'e olan ilgisini küçümsediği yansıtmaktaydı.
Bir kez daha, İran'ın devrimci politikalarındaki sadece stratejik değil, stratejik ve mezhepsel ikiliğin de farkına varanların olduğu kadar olmayanlarda vardı.
Amerikalılar ve Avrupalılar üçüncü ya da dördüncü kez, 2003-2004 yıllarında İran'ın stratejik hırsının bir parçası olarak nükleer silah üretmek için tam bir programa sahip olduğunu fark ettiler ve İran'ın nükleer dosyasını Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan (UAEA) Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne kadar götürdüler.
Ancak İran beş bin yıllık yazılı tarihinde Halkın ve Ülkesinin çıkarlarında hiç taviz vermemiştir. Uzun süre yaşamasının sırrı buradadır.
İran'ın konum ile arzulanan rol arasında sıkışıp kalma zihniyetinden kurtulmak için ABD ile müzakereler ve KİK ülkeleri, Türkiye ve Pakistan ile iş birliği ve entegrasyona dahil olmak üzere politikalarında radikal bir değişikliğe ihtiyacı olduğu farkına vardı. Bu anlamda Tahran, İsrailliler ve Amerikalılar artık İran'a karşı saldırgan tutumlarından başka bir şeye sahip olmadıklarından İran zenginleştirilmiş uranyum elde etme çaba ve cesaretine sahip olmaları bu olabilir mi acaba.