Korkular, çoğu zaman gerçeklerden değil cesaret eksikliğinden beslenir. Hint masalı ve Shakespeare'in sözleriyle korkunun bilinç üzerindeki etkisini keşfedin.
Korku, sadece bedensel değil, zihinsel bir prangadır. Kimi zaman geçmişin gölgesi, kimi zaman geleceğin bilinmeziyle beslenir. Oysa asıl mesele dışarıdaki tehlikeler değil, içimizdeki cesaret eksikliğidir. Hint masalındaki fare gibi... Ne kadar güçlü bedenlere bürünsek de, yürek küçükse korkular büyür.
Shakespeare’in de dediği gibi, insanlar çoğu zaman korkularıyla düşünmeyi, konuşmayı, sevmeyi erteler. Bu yazıda korkunun bilinç üzerindeki etkisini ve içsel özgürlük yolculuğunu ele alıyoruz.
Bir fare, kedi korkusuyla yaşar.
Bir büyücü, fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Ancak fare bu kez köpekten korkar.
Büyücü tekrar yardım eder, onu bir kaplana çevirir. Fakat bu kez de avcıdan korkar.
Sonunda büyücü der ki:
“Sana yardım edemem, çünkü korkun cinsinden değil, yüreğinin küçüklüğünden kaynaklanıyor.”
Korku, dış koşullardan değil, yetersiz cesaretten doğar. İnsanı sınırlandıran, bedenin değil yüreğin gücüdür.
▪ İnsanların çoğu düşünmekten korkar,
Çünkü sorumluluk getirir.
▪ Konuşmaktan korkar,
Çünkü eleştirilecek olmaktan çekinir.
▪ Duygularını ifade etmekten korkar,
Çünkü reddedilmekten endişe eder.
▪ Sevmekten korkar,
Çünkü kaybetmekten korkar.
▪ Sevilmekten korkar,
Çünkü kendisini değersiz görür.
▪ Yaşlanmaktan korkar,
Çünkü gençliğini boş geçirmiştir.
▪ Unutulmaktan korkar,
Çünkü hayata iz bırakmamıştır.
▪ Ölmekten korkar,
Çünkü yaşamayı bilmemiştir.
Korku, bilinci kilitler.
Yüreğini büyütenin zihni özgürleşir. Cesaret, hayatı yaşamaya başlama anahtarıdır.