Kentsel dönüşümü düzenleyen uygulamalar, “zorlayıcı / mecbur kılıcı” olmaktan daha çok “âdetâ, "gözünün yağını yiyeyim, ne olur dönüş!"der gibi yalvaran bir şekilde teşvîk edici” mâhiyette.
Kentsel dönüşümün gereken şekilde olmamasının diğer bir gerekçesi de “hukûkî zemin”de hâlâ gerekli değişiklik ve düzenlemelerin yapılmamış olmasıdır.
O nedenle, öncü nitelikteki yasal düzenlemeler beklenen etkiyi gereken şekilde yaratmadı.
Bu nedenledir ki: Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sayın Murat Kurum, kentsel dönüşümle ilgili olarak yasal düzenleme yapılacağından bahsetti.
Hakîkatte; birçok netâmeli konuda irâde beyân etmekten ve ortaya koymaktan çekinmeyen Hükûmet’in, “sonuçları bekâ sorununa dönüşecek olan” bir konuda bugüne kadar beklemesi ve düzenlemeye gitmemesi büyük bir hatâ ve vebal!
Bu kapsamda: Ana irâdeyi ortaya koyacak olan, Hükûmet; yardımcı irâdeyi ortaya koyacak olan ise, nâmus ehli muhâlefet ile meslek odaları ve sivil toplum örgütleridir!
Artık şimdi: Tam butona basma zamânı, tam el kaldırma ya da yumruğu masaya vurma zamânı, tam helva yapma zamânı, tam ocağa koyma-ocaktan alma zamânı, tam ekim-dikim-hasat zamânı!
Devlet, bireysel ya da kentsel dönüşüm kapsamında: Yayın ve yayım çalışmaları, kredi ve hibe fırsatları, vergi indirimi ya da affı, .. ile gönüllülük ve bilinçlilik oluşturmaya çalışmış ama:
*Vatandaşta, zihinsel ve ekonomik gerekçeler nedeniyle dişe dokunur bir duyarlılık oluşmamıştır.
*Her hâlükârda kendini muhâlif olmaya adamış ve satın alınmış adamlar eliyle kentsel dönüşüm engellenmiş, durum çok da fazla değişmemiştir.
Îmâr afları, kesinlikle doğru olmamakla birlikte; "hapis cezâsı" ve "yıkım”ın yaratacağı “yönetilemez düzeye ulaşacak olan organize edilmiş sosyal kaos/infiâl" kapsamında ortaya çıkacak sosyal yaranın önlenmesi amacıyla bulunan bir çözümdü.
En son îmâr affında yaklaşık 12.000.000 adet başvuru olduğu dikkate alındığında, vatandaşın “inşâat izni ile ilgili kânunları tınlama durumu” konusundaki vehâmet görülebilmektedir.
Sonuç olarak Devlet: Kalitesiz malzeme ile yapılmış konutta “yaşamayı” ve yıkıma karşı devletiyle “çatışmayı” göze almış kural tanımaz vatandaşıyla karşı karşıya gelmemek adına "ne hâlin varsa gör, altta kalacak olan ben değilim nasıl olsa!" diyerek sorun çözmeye çalışmıştır.
Bu bağlamda; kentsel dönüşüm ile ilgili yaşanan sorunların nedeni, zaman zaman çıkartılan îmâr afları değildir.
“Îmâr afları nedeniyle depremde yıkımlar oldu!” demek, mantıklı bir yaklaşım değil!
O zaman, îmarlı yerde yapılan projeli, denetimli ve ruhsatlı binâların yıkılmasının nedeni açıklanamaz!
Hem Devlet ve hem de vatandaş açısından âfetler daha az mâliyetle atlatılabilecekken, daha ağır ve gereksiz mâliyetlere Ülkenin katlanma tahammülü kalmadı artık!
Bu bağlamda, “âfete sebep olanlar” ve “âfete mâruz kalan yapılar” ile ilgili olarak eş zamanlı yürütülecek şekilde iki aşamalı eylem plânı hazırlanmalıdır:
a)-Geçmiş uygulamaların yarattığı sorunları çözmek
b)-Yeni uygulama plânlamalarını yürürlüğe sokmak
A)-Geçmiş Uygulamaların Yarattığı Sorunlar
Bugüne kadar olan depremlerin yıkıcı olmasına ve yeni depremlerde binâların yıkım riskine açık hâle gelmesine “sebep olanlar” ile ilgili olarak âcil olarak bir tutum geliştirilmelidir.
İnşâat işi gibi vasıflı ve vasıfsız, yetkili ve yetkisiz kişilerle geniş iş birliği gerektiren bir konuda; sâdece müteahhid ile özel ve kamuda görevli idârî ve teknik personelin sorumlu tutulması ve onların üzerine gidilmesi kesinlikle yanlış bir politikadır.
Bu nedenle, aşağıda niteliği belirtilenler hakkında derhal RE’SEN soruşturma başlatılmalı ve cezâ dâvâsı açılmalıdır:
*Eylem yapmak, dâvâ açmak, .. sûretiyle kentsel dönüşümü engelleyen satın alınmış eylemciler,
*Suç duyurusuna tâkipsizlik karârı veren satın alınmış savcılar,
*Binâların mevcut durumunu gözüyle görmesine ve bilirkişi raporuna uyma zorunluluğu olmamasına rağmen, kaçak yapı ve kalitesiz malzeme kullanımı ile ilgili şikâyet dâvâlarında red karârı veren satın alınmış hâkimler,
*Kaçak yapı ve kalitesiz malzeme kullanımı ile ilgili açılan dâvâlarda gerçeğe aykırı rapor tutan satın alınmış bilirkişiler,
*Sahte sondaj raporlarıyla zemîn etüd raporu düzenleyen satın alınmış jeoloji ve jeofizik mühendisleri,
*İnşâatı adım adım denetlemekle görevli iken; masa başı denetim yapan satın alınmış yapı denetim firmaları, inşaat teknik uygulama sorumluları ve şantiye şefleri,
*Arsasını kat karşılığı verirken; alınacak dâire sayısı, fayans-parke-mutfak dolabının desen ve rengi için çatır çatır pazarlık edip de kendi denetim sistemi ile inşâatı bir kez bile denetlemeyen duyarsız arsa sâhipleri,
*Tekniğe aykırı inşâat yapan ve malzemeden çalan hırsız ve arsız müteahhitler,
*Projeye aykırı inşâatı yapan müteahhidi şikâyet etmeyen ve işten çekilmeyen demir kalıp ve betondan sorumlu ustabaşıları ve işçiler,
*Standart dışı malzemeyi hile ve hurda ile ithâl eden, üreten ve pazarlayanlar.
*Gözlerinin önünde kaçak ve kalitesiz malzeme kullanımı yapılmasına göz yuman, satın alınmış belediye ve özel idârenin idâreci ve personelleri.
Zincirleme şekilde işlenen bu suça konu fiilde:
*Zincirin bütün “halka”ları ve bir bütün hâlinde dönen “çark”ın dişlileri eksiksiz şekilde kontrol altına alınmalıdır.
*Hatâ, kusur, ihmal ve kastı olanlara “bir daha böyle bir tutuma cesâret edemeyecekleri şekilde” cezâ verilmelidir.
*Suça konu fiili işleyenleri ihbâr edenler için ödül mekanizması oluşturulmalıdır.
( D e v â m E d e c e k )
NOTLAR:
*Nasîp olursa; 2025 yılı Eylül ayında, 1 adet şiir ve 1 adet makâle serisi olmak üzere 2 adet kitap yayınlanması plânlanmaktadır.
*"Sanat, Hak ve halk içindir!" düstûruyla yazmaya çalıştığım yazı ve şiirlerime yorum yapmak sûretiyle sağladığınız katkı için çok teşekkür ederim!
Doğru söze ne denir, sadece saygı duyulur.
EYVALLAH İNSALLAH BU KURALLAR YYGULANIR.