HER GÜNE BİR HİKAYE

Müfettiş, Bakanlık tarafından bir okulu denetlemek için görevlendirilir. Denetçi okula gitmek için yola düşer lakin aracı yolda arıza yapar. O bölgede yaşayan bir çocuk araca doğru yanaşarak yardıma ihtiyaç olup olmadığını sorar.

Müfettiş: “Araçlardan anlar mısın?”

Çocuk: “Babam tamircidir. Ben de bazen ona yardım ederim.”

Çocuk arabanın motoruna baktıktan sonra alet çantasını ister. Bir kaç dakika uğraştıktan sonra sürücüden aracı çalıştırmasını ister.

Müfettiş bütün bu olanları hayret içerisinde izlemektedir. Araç çalışmaya başlar. Çocuğa teşekkür eder ve bu saatte neden okulda olmadığını sorar.

Çocuk: “Bugün okulumuza müfettiş gelecekmiş. Öğretmenin dediğine göre sınıfın en tembel öğrencisi olmamdan dolayı evde kalmam gerekiyormuş...”

Kıssadan hisse: Yetenekler böyle bitirilir. Zeka ve üreticilik sadece dersi anlamakla ilgili bir şey değildir. Her bireyi yeteneklerini ortaya çıkarabilmek için uygun ortama koymak gerekir. Aptallık diye bir şey yoktur. Sadece farklı yollar vardır...

Gerçek eğitim yaklaşımında her çocuk ilgi alanı ve yeteneğine göre değerlendirilip ona göre eğitilir. Bütün öğrencilere standart dersler verilmez. Bu tür okullarda şu kural geçerlidir: “Burada hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanmaz…”


KISSADAN HİSSE;


Okullarda ki gençlerimizin kabiliyetlerini anlamak için onlara fırsat vererek yeteneklerini keşfedecek olan öğretmenlerimizdir,.

Osmanlı'da eğitim direk derslere başlayarak değil öğrencilerin yeteneklerini keşfederek başlarmış.

Japonlar on eğitim sisteminde ilk sene ders yapılmaz ,önce değerler öğretilip sonrasında ise çocukların kabiliyetlerine göre onlara program yapılarak devam edilir.

Tembel yada başarısız çoçuk yoktur sadece onları anlayacak kıymetli öğretmenlerimizin elinde açacak güller vardır.


VESSELAM 


ADNAN KESİK