HER GÜNE BİR HİKAYE

Osmanlı döneminde, orta halli bir esnaf, padişahların yaptırdığı selatin camilerini görüp imrenmiş ve kendisi de bir cami yaptırmak istemiş.

Cami yaptırma niyeti kalbinde öyle güçlenmiş ki, bir tutku halini almış.

Ama ne hali, ne de maddî durumu cami yaptırmaya müsaitmiş.

Her zaman olduğu gibi çevresindeki insanlar yolundan çevirip, ümidini kırmak için seferber olmuşlar. “Gel vazgeç bu sevdadan, boyundan büyük işlere kalkışma…” deseler de o yolundan dönmemiş.

Ve “işten artmaz dişten artar.” düsturuyla azmetmiş, nefsinin arzularını dizginleyerek para biriktirmeye karar vermiş.

Ne zaman ki canı bir şey istese, “Sanki yedim!” deyip, parasını bir kenara koymuş.

Bu şekilde 20 yıl boyunca biriktirdiği paralar küçük bir cami yaptıracak miktara ulaşmış ve Fatih’teki Zeyrek semtinde kendisine gösterilen yere hayalindeki camiyi yaptırmış.


Bu güzel insan, hem hayalindeki camiyi yaptırmış, hem de insanlara güzel mi güzel bir örnek bırakmış.

Bir insanın ciddi niyet ettiğinde ve gereğini yaptığında nasıl başarılı olduğunu göstermiş.

Ayrıca tutumlu olmanın insana neler kazandıracağının da çarpıcı bir örneğini göstermiş.

Sözümüzü, Bediüzzaman Hazretlerinin ‘İktisat Risalesi’ isimli eserindeki nükteyle bitirelim. İktisat risalesinde bu güzel insanın iktisatlı tutumuna dair der ki:

“Lezâiz (lezzetler) çağırdıkça, ‘Sanki yedim’ demeli. 

‘Sanki yedim’i düstur yapan, ‘Sanki yedim’ namındaki bir mescidi yiyebilirdi, yemedi.”

KISSADAN HİSSE;

İnsan iradesi ile harika güzellikler yapabilme gücüne sahiptir,yeterli istesin.

Nefsin isteklerine gem vurabildikçe, hem dünyasına hemde ahiretine imar edebileceği güzel eserler bırakabilir.

VESSELAM 


Adnan KESİK