Genç bir çiftçi kayığıyla nehirde akıntıya karşı kürek çekerken kan ter içinde kalmıştır. Yetiştirdiği meyveleri köye götürürken, meyvaları yetiştirirken yaşadığı sorunlarda bir bir gözünün önünden geçmektedir. Şimdi emeğinin karşılığını alacaktır.
Hava çok sıcaktı ve bunaltıcıdır. Bir an evvel teslimatını yapıp karanlık basmadan evine dönmek istiyordur. İleriye baktığında kendi teknesine doğru hızla yaklaşan bir kayık görür . Yolundan çekilmek için deli gibi kürek çeker ama bir işe yaramaz.
Çiftçi “Yönünü değiştir! Bana çarpacaksın!” diye bağırır. Ama kayıkta bir değişiklik olmaz ve sonunda ona gelip çarpar “Geri zekâlı!” diye bağırır çiftçi. “Bu koca nehirde gelip benim kayığıma çarpmayı nasıl başardın?” Kayığa öfkeli bir şekilde bakarken içinde kimsenin olmadığını görür. Halatından koparak akıntıya kapılan boş bir kayığa bağırıyordur.
Dümeni başka birinin tuttuğunu düşündüğümüz zaman farklı davranmaya başlarız Başımıza gelenlerin suçunu o aptal görüntülü, duyarsız insana atabiliriz. Bu şekilde öfkelenmeye, öfkemizi eyleme vurmaya, suçlu aramaya ve kurban rolünü oynamaya hakkımız olur. Kayığın boş olduğunu görünce daha sakin davranırız. Suçlayacak bir günah keçisi olmayınca kızamayız. Başımıza gelenlerin kaderin bir oyunu ya da şanssızlık olduğunu kabul ederiz. Hatta halatından kopmuş başıboş gezen bir kayığın koca nehirde gelip bizi bulmasının saçmalığına gülebiliriz.
Aslında , o kayık her zaman boştur. Biz de her zaman boş bir kayığa bağırırız. Boş bir kayık bilerek bize çarpmadığı gibi günümüzü bozuk notalarla dolduran insanların niyeti de bize çarpmak değildir.
Çevremizde ve hatta kendimizde her zaman bir boş kayık vardır , kurtarıcımız ,sakinleştiricimiz .
KISSADAN HİSSE;
Hayattaki olaylarımız her zaman göründüğü gibi olmayabilir,peşin hükümle kararlarımızı ve duygularımızı etkilememek lazım.
VESSELAM.
Adnan KESİK