Hava Taşıtları ve Havacılık Tarihi

Hiç kuşlar gibi özgür bir şekilde uçtuğunuzu, her şeyi kanatlarınızın altına alarak havada süzüldüğünüzü hayal ettiniz mi? İşte insanın bir kuş gibi uçma tutkusu ve hayali sayesinde dünyanın farklı yerlerinde kanatlı araçlarla gökyüzünde uçmaya çalışanlar olduğu gibi araçlarında kanat yerine pervaneleri kullanarak havada hareket etmeye çalışanlar da olmuştur. Eğer bugün kuşlar gibi uçabiliyorsak, kanatlarımız ve uçma yeteneğimiz olmadan göklere yükselebiliyorsak işte bu, kuş gibi uçmayı hayal eden ve bunu gerçekleştirmek için çaba gösteren insanlar sayesinde mümkün oldu.

Uçak

Kuş gibi uçan ve bacaklarıyla değil tekerlekleriyle karaya adım atma ve kalkış esnasında yerden kesilebilen uçak, esasen kanatlarının altındaki havanın yaptığı basınç yardımıyla yükselip ilerleyebilen motorlu hava taşıtlarına verilen isimdir. Uçağın tarihçesini ele alacak olursak Eski Mısırlılar, hükümdarlarını kanatlarıyla gökte uçarken tasvir etmişlerdir. Yunanlar ve Çinliler ise uçma arzularını mitolojik hikâyelere ve efsanelere aktardılar. Dünyanın farklı yerlerinde farklı dönemlerde bunu pratiğe dökmeye çalışanlar oldu. 

Uçmayla ilgili ilk girişimlerden birini 9. yüzyılda yaşayan Müslüman bilgin ve mucit Abbas Kasım İbn Firnas yaptı. Firnas ipek ve kartal tüylerini kullanarak uçmaya yarayan büyük kanatlar geliştirdi. Kollarına taktığı kanatlarla bir tepeye çıkarak uçmayı deneyen Firnas bir süre havada kalsa da başarısız oldu.

15. yüzyıla gelindiğinde her ne kadar kendisi bizzat uçmayı denemese de çırpan kanat denilen ve insanın sırtına bağlanarak kullanılması öngörülen bir makine tasarımı çizen İtalyan bilgin Leonardo da Vinci’nin fikirleri uçmayı sağlayacak bir makine icat etmenin amaçlandığı ilk bilimsel girişimlerden biri olarak kabul ediliyor.

Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı eserinde anlattığına göre, 1633 yılında İstanbul’da Lâgarî Hasan Çelebi ilk insanlı roketi icat etti. Roketi ile gökyüzüne yükselen Çelebi, belirli bir yüksekliğe ulaştıktan sonra birkaç kanat çırparak yere sağ salim inmeyi başardı. Yine aynı dönemde yaşayan Hezarfen Ahmet Çelebi ise üzerine kartal tüylerini dikerek yaptığı kanatlarla İstanbul’daki Galata Kulesi’nden atladı ve boğazın karşı tarafındaki Üsküdar’a başarılı bir iniş yaptı.

İnsanların gerçek anlamda gökyüzüne yükselmesiyse balonlarla mümkün oldu. Fransız Montgolfier kardeşler, 1783’te kâğıttan devasa bir balon yapıp içini soğuk havadan daha hafif olan sıcak havayla doldurarak başarılı bir uçuş gerçekleştirdiler. Sıcak hava balonları bugün dahi kullanılıyor.

Balonla gökyüzüne yükselen insanlar havada süzülmenin farklı yollarını aramaya devam ettiler. Britanyalı mühendis George Cayley, 1853 yılında, üzerinde hiçbir güç kaynağı olmadan uçabilen sabit kanatlı hava taşıtı olarak tanımlanan dünyanın ilk planörünü yaptı ancak başarılı bir uçuş gerçekleştiremedi. Bu yüzden planörüyle 2.000’den fazla uçuş gerçekleştiren Alman Otto Lilienthal planörün mucidi olarak anılıyor. 

Neticede ABD’li Wright kardeşler, başkaları tarafından üretilen çok sayıda planörü inceleyerek 1903 yılında kendi hava araçlarını yaptılar. Ama bu aracı diğerlerinden ayıran ve ona ilk uçak unvanını kazandıran, araçta pervaneleri döndürmeyi sağlayan benzinli bir motor kullanmalarıydı. Wright kardeşlerin uçağı, deneme sırasında 12 saniye boyunca yaklaşık 40 metre uçtu ve güvenli bir şekilde yere inerken böylelikle dünyanın ilk motorlu uçuşu gerçekleştirilmiş oldu ve dünya ilk uçakla tanışmış bulundu. 

1909 yılında Fransız Louis Bleriot kendi tasarladığı uçağıyla İngiliz Kanalı üzerinde Fransa’dan İngiltere’ye kadar 41 kilometre boyunca uçmayı başardı.

1 Haziran 1911’de Türk havacılık tarihi açısından önemli bir gelişme yaşanmış, Türk Hava Kuvvetleri kurulmuştur. 

Trablusgarp Savaşı esnasında İtalyanlar yine uçak kullanarak Osmanlı’ya karşı hava üstünlüğü sağlamıştır. 

Türk Kurtuluş Savaşı esnasında Kuvayi Milliye ordusunda savaşan ve kendisi bir Afro-Türk olan Albay Pilot Ahmet Ali Çelikten hakeza uçak kullanmıştır. 

1923 yılında Vecihi Hürkuş, Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan uçaklarından kalan motorlardan yararlanarak ilk Türk uçağını imal etti. Hürkuş, aynı zamanda Türk havacılık tarihinde, cephede uçak düşüren ilk savaş pilotu oldu.

1930 yılında İngiliz mühendis Frank White tarafından jet motorunun icat edilmesiyle birlikte yolcu taşıyan büyük uçakların üretilmesi mümkün hâle geldi. Jet motoru aynı zamanda uçaklara, ilk modellere kıyasla, olağanüstü bir hız kazandırdı. Öyle ki bugün ses hızını aşan süpersonik uçaklar bile var.

Helikopter

Kelime kökeni Yunanca asıllı “heliko pteron” olan, yani Türkçe karşılığıyla “hareketli kanatlar” olan helikopterle ilgili tarihteki ilk tasarı, 1100 yılında Çinliler helikopter benzeri bir uçan top icat etmesiyle hayata geçerken dikey olarak kalkış ve iniş yapabilen bir hava vidası olarak 1483 yılında Leonardo da Vinci tarafından ortaya atılsa da ete kemiğe büründürülme imkanı bulamadı. 

1784 yılında Fransız kökenli Launoy ve Bienvenu tarafından bir tüy model helikopter inşa edildi. 

1843'te Sir George Cayley, buharla çalışan bir helikopter inşa etti. Birkaç metre yüksekliğindeydi ama pratik olamayacak kadar ağırdı.

Helikopter bugünkü anlamda ilk defa Fransız Gustave Ponton d'Amécourt tarafından 1861'de ortaya çıkartılırken ilk motorlu helikopter ise 1907 yılında Fransız kökenli Paul Cornu tarafından uçurulmuştur. Bu cihaz, Cornu'yu birkaç dakika boyunca yerden kaldırdı. Ancak makine, yere iplerle bağlı olduğu için serbest uçuşa ulaşamamıştı. 

1916'da iki Avusturyalı, Teğmen Stefan Petróczy ve Prof. Theodore von Kármán, bir sabit helikopter geliştirdiler. Yere sabitlenmiş kablolarla havada tutulan helikopter, 180 metre yükseklikte yaklaşık bir saat havada kaldı. Yolcu taşımadığı için uçuşu resmi olarak tanınmadı. İspanya'da Juan de la Cierva, ilk Autogiro'yu 1923'te inşa etti.

Philadelphialı Gerald P. Herrick, 1931'de bir "convertaplane" inşa etti. Bu, rotorlarla donatılmış bir uçaktı. Uçuş sırasında rotorlar çalıştırılıyor ve uçak dik bir açıyla iniş yapabiliyordu. Alman 1936 Focke Achgelis Fa 61, ilk başarılı helikopterdi. 1938'de yaklaşık 80 dakika boyunca 3.300 metre irtifada kaldı.

Tek ve çift rotorlu olan helikopterlerin üreticileri ve üretim zamanları da farklıdır.

Tek rotorlu olan helikopter dikey kalkış ve iniş sağlar. Bu nedenle taşımacılık için günümüzde kullanılmamaktadır. Bu helikopteri ilk olarak tasarlayan kişi Rus İgor İvanovich Sikorsky olmuştur ve 1939 yılı içerisinde başarı ile uçurmuştur.

Adını bu meşhur Rus’tan alan Sikorsky helikopteri de 1942’de üretilmiştir. Kalkışa geçtiğinde çıkardığı “Pata pata” sesiyle hafızalara kazınmıştır. 

1940’lar ve 1950’ler boyunca helikopter teknolojisi hızla gelişti ve bu dönemde birçok önemli yenilik gerçekleşti. Bell Helicopter, 1942’de Arthur Young tarafından tasarlanan Bell 30 modelini tanıttı. Arthur Young, Bell 30’un tasarımında stabiliteyi artırmak için yenilikçi bir iki bıçaklı rotor sistemi kullandı. Bu sistem, helikopterin daha kontrollü bir şekilde uçmasını sağladı.

Bell Helicopter, 1946 yılında Bell 47 modelini piyasaya sürdü. Ardından sivil havacılıkta kullanılmak üzere ilk kez sertifikalandı ve bu başarı, ticari helikopter kullanımının önünü açtı. Bell 47, tüm dünyada yaklaşık 5,600 adet satıldı ve hem askeri hem de sivil alanlarda geniş bir kullanım alanı buldu. Bu model, aynı zamanda ABD’de tıp alanında hava ambulansı olarak kullanılan ilk helikopter oldu.

Helikopterlerin güvenliği ve verimliliği, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte önemli ölçüde arttı. Gyroskopik stabilizasyon sistemleri, helikopterlerin uçuş sırasında daha dengeli olmasını sağladı. Bu sistemler, özellikle zorlu hava koşullarında ve ani manevralar sırasında helikopterin stabilitesini korumasına yardımcı oldu.

Rotor tasarımlarındaki iyileştirmeler de büyük önem taşıdı. Sikorsky, 1940’ların sonunda ve 1950’lerde, rotor kanatlarının aerodinamik özelliklerini geliştirerek daha az titreşimli ve daha verimli uçuşlar sağladı. Bu dönemde kullanılan gelişmiş motor teknolojileri, helikopterlerin daha güçlü ve güvenilir olmasına katkıda bulundu. Turboshaft motorların geliştirilmesi, helikopterlerin daha yüksek irtifalarda ve daha uzun mesafelerde uçabilmesini sağladı.

Elektronik uçuş kontrol sistemleri (fly-by-wire) ve otomatik pilot sistemleri, helikopterlerde devrim niteliğinde değişiklikler getirdi. 1950’lerin sonlarına doğru, bu sistemler, helikopterlerin daha kolay ve güvenli bir şekilde kontrol edilmesini mümkün kıldı. Elektronik uçuş kontrol sistemleri, pilotların hata yapma riskini minimize etti ve uçuş güvenliğini artırdı. Ayrıca, otomatik pilot sistemleri, uzun süreli uçuşlarda pilotların yükünü hafifletti ve helikopterlerin daha hassas manevralar yapmasını sağladı.

Bu dönemde yapılan yenilikler, modern helikopterlerin yüksek manevra kabiliyeti ve güvenlik standartlarını belirledi. Helikopter teknolojisindeki bu hızlı gelişmeler, hem askeri hem de sivil havacılıkta helikopterlerin yaygınlaşmasına ve etkin kullanımına olanak tanıdı.

Çift rotorlu olan helikopter çeşidi ise daha çok yolcu taşımacılığında ve çeşitli taşıma türlerinde kullanılır. 1960 yılında ilk olarak uçurulmaya başlanmıştır. Bu helikopterler özellikle daha dengeliydi ve kapasiteleri daha yüksekti.

1982 yılında, dünya çapında bir helikopter uçuşu için rekor hız H. Ross Perot, Jr. ve JW Coburn tarafından kırıldı. Bell 206L LongRanger II ile Dünya'nın çevresini saatte ortalama 34,4 mil hızla uçurdular. Uçuş 29 gün, 3 saat, 8 dakika ve 13 saniye sürdü.

Çok sayıda askerin ve ağır mühimmatın bir yerden başka bir yere taşınmasını kolaylaştırdığı için günümüzde bu tasarım savunma sanayisinde yaygın şekilde kullanılıyor.

Helikopterler günümüzde yalnızca askeri görevlerde değil arama-kurtarma çalışmalarından orman yangınlarını söndürmeye, hastaları ve organları hızlı bir şekilde nakletmeye kadar çeşitli amaçlarla kullanılıyor.

Sonuç olarak insanoğlu var olduğundan beri kanatları ve uçma yeteneği olmadan ayağının yerden kesilebilmesi için çok büyük çaba sarf etmişler ve bu sayede insanlık tarihinin en büyük buluşları olan helikopter ve uçak icat edilmiş, havacılık teknolojisi geliştirilerek ortaya çıkmıştır.