Bundan tam 31 yıl önce…
Tarih 2 Eylül 1994…
Milli haltercimiz Naim Süleymanoğlu, Uluslararası Olimpiyat Komitesince “Yüzyılın En Güçlü Sporcusu Ödülü”ne layık görüldü.
Bulgaristan’ın Kırcaali şehrine bağlı Ptichar köyünde dünyaya gözlerini açan Cep Herkülümüz, kendisini Türklüğün medar-ı iftiharı yapacak olan halter sporuna henüz 10 yaşındayken başladı.
Daha 15 yaş gibi çok erken bir yaşta Brezilya'daki Dünya Gençler Halter Şampiyonası'nda iki altın madalya kazanarak şampiyonluğu göğüsleyen genç Naim, halter tarihinin en genç dünya rekortmeni ünvanını alan sporcu oldu. 16 yaşında silkme kategorisinde vücut ağırlığının üç katını kaldıran ikinci halterci olarak tarihe adını yazdıran ve buna ilave olarak dünya çapında yılın haltercisi seçilerek kırdığı rekorlara yenilerini eklemeye devam eden genç Naim, yine şampiyonluğu kimselere bırakmasa da bünyesinde haltercilik yaptığı Bulgaristan Halk Cumhuriyeti'nin 1984 Los Angeles Olimpiyatları'nı tıpkı SSCB gibi boykot etmesi yüzünden bu olimpiyat organizasyonuna katılamadı.
Hem 17 yaşında, hem de 18 yaşında yine dünya çapında yılın haltercisi olma mertebesini elinde tutan genç Naim, o süreçte Bulgar idaresinin devlet politikası haline getirdiği Soya Dönüş Operasyonu çerçevesinde Türk isimlerini yasaklaması yüzünden adını Naum Shalamanov olarak değiştirmek zorunda kalmıştır. Bulgar diktatör Todor Jivkov tarafından yürütülen asimilasyon politikaları, soyu nesebi töresi ne olursa olsun istisnasız herkesi dehşete düşüren zulüm ve ezmeye dayalı siyaset, Bulgarca konuşma zorunluluğu, Türklere yönelik toplumdan dışlamaya dönük icraatlar yüzünden kendisi ve kendi gibi özü Türk ve inancı Müslüman olan herkes için kızıl bir cehennem olduğuna inandığı Bulgaristan'ın zorlamalarına dayanamayan Cep Herkülü'nün anavatana iltica edeceği söylentilerinin de kulaktan kulağa yayılınca Bulgar rejimi, Naim'i Melbourne'de düzenlenen 1986 Dünya Şampiyonası'na götürmeme kararı aldı ve bununla da yetinmeyerek peşine kaçmasına engel olunması için koruma ordusu taktı. Artık Bulgarlarla Naim'in arasındaki son köprüler de atılmıştı. Melbourne'de kafileyi ve kendi peşine takılan korumaları bir yolunu bulup atlatan Cep Herkülü, soluğu bir kafede aldı. Sonrasında bu kafenin arkasındaki tuvaletten kaçırılan genç halterci, sarı renkli Datsun marka bir otomobile bindirilerek bir kahvehanede koruma altına alındıktan sonra yanındaki Türk asıllı kişilerle birlikte saklanacakları eve geçti. Durum, Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği'ne bildirildi. Büyükelçiliğin durumdan haberdar edilmesiyle sadece Naim'in anavatana geliş öyküsü değil, aynı zamanda çok sonraları gerek Bulgaristan'dan gerekse diğer baskıcı, soykırımcı ve asimilasyoncu demir perde rejimlerinden Türkiye'ye sığınmak isteyen nice Türk'ün anavatana geliş öyküsü de böylece başlamış oldu.
Yaşanan olaylar zinciri dönemin Türkiye başbakanı Turgut Özal'a da intikal edince hemen Naim'in Türkiye'ye getirilmesi emrini veren dönemin başbakanı Turgut Özal, Naim'i anavatana getirmesi için özel uçağını da gönderdi. Naim Türkiye'ye ilk ayak bastığında Turgut Özal, kendisine "Teyyarem güzel mi? Rahat geldi mi?" diye soru sormuştur. Ayrıca dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren de Naim için devreye girmiş, Bulgar lider Tudor Jivkov'a mektup yazarak Naim'in ailesine kavuşması için diplomatik hamleler yapmıştır.
Naim Süleymanoğlu'nun Bulgaristan'da çektiklerini ve Türkiye'ye dönüşünü anlatırken Bulgaristan'daki soy ve din kardeşlerimizin yıllarca içinde oldukları şartları da ele almadan geçmek olmayacaktır.
İnsan haklarından, gerçek demokrasiden, çoğulculuktan eser olmayan, hatta inanç, din ve vicdan hürriyetinin dahi bulunmadığı kızıl Bulgar idaresinde Bulgaristan Türklerini hedef alan kimliksizleştirme politikaları, Bulgaristan'da Türk'e töresini, dinini, özünü ve dilini kaybettirmeye dönük baskı ve dikte edilen dayatmalar, sonu gelmeyen işkenceler ve tarihe kara bir leke olarak geçen Belene Toplama Kampı'ndaki kitlesel yok etmelerden ötürü Bulgaristan, oradaki Türkler ve Müslümanlar için kızıl bir cehenneme dönüşmüştü. İşte Naim Süleymanoğlu da bu politikaları onaylamıyor, soy ve din kardeşliğinden dolayı aidiyet duygusu hissettiği ve gönlünün bir köşesinde yeri olan Türkiye için mücadele vermek istiyordu.
Türkiye'ye döndükten sonra başarılarına Türkiye'de tam gaz devam ederek 1988 Seul Olimpiyatları'nda şampiyonluklar kazanan Cep Herkülü, yine 1988 yılında Time dergisine kapak olan ilk Türk sporcusu olma başarısına da sahip oldu. 1992 Barcelona Olimpiyatları'nda da şampiyonluğu kimselere bırakmayan milli gururumuz, 1996 Atlanta Olimpiyatları'nda da koparmada 147,5 kilo ağırlık, silkmede 187,5 kilo ağırlık kaldırarak bir kere daha şampiyonluğu göğüslemiştir.
1992 yılında Uluslararası Halter Basın Komisyonu tarafından "Dünyanın En İyi Sporcusu" seçilen Naim Süleymanoğlu, 2 Eylül 1994 tarihinde ise Uluslararası Olimpiyat Komitesince "Yüzyılın En Güçlü Sporcusu Ödülü"ne layık görüldü.
2000 yılında Uluslararası Halter Federasyonu'nun Onur Listesi'ne seçilen Naim Süleymanoğlu, yine aynı yılın Aralık ayında Uluslararası Halter Federasyonu'nun Atina'da toplanan kongresinde asbaşkan seçilmiştir.
2001 yılında kendisine olimpiyat nişanı verilen Naim Süleymanoğlu, 2004 yılında bir kere daha Uluslararası Halter Federasyonu'nun Onur Listesi'ne seçilmiştir.
Yıllardır mücadele ettiği siroza dayalı karaciğer yetmezliğinden dolayı tedavi gören Naim Süleymanoğlu, 2017 yılında aramızdan ayrılmıştır. Kabri Edirnekapı Şehitliği'ndedir.