Dünyada Aynı Kitabı Okumuş İki İnsan Yoktur


Bazen bir kitabın sayfalarını açarsınız ve orada, sanki yıllardır sizi bekleyen bir dostla karşılaşırsınız. Kelimeler, tanıdık bir ses gibi kulağınıza fısıldar; ama o fısıltı, herkesin kulağında aynı tınıyı bırakmaz. Ünlü eleştirmen Edmund Wilson “Dünyada aynı kitabı okumuş iki insan yoktur.” der. Tam da bu durumlar için olsa gerek bu söz.

Çünkü kitaplar, aslında yazarın değil, okurun dünyasında tamamlanır. Aynı satırları okuyan iki kişi, o satırların içinde bambaşka dünyalar görür. Kimi o cümlelerde çocukluğunun ayak izlerini bulur, kimi yaralarını hatırlar, kimi ise bir umudu yüklenir fark etmeden. Her okuma, kişisel bir yolculuktur; okur, kendi geçmişi, kendi hayalleri, kendi kırgınlıklarıyla birlikte kitabın dünyasına girer.

Okumak, yalnızca harfleri takip etmek değil, görünmeyen köprülerden geçmektir. Bir roman, bir şiir, bir deneme… Hepsi, bize başka hayatların kapısını aralar. Ama o kapıdan adım attığımızda gördüğümüz manzara, yanımızdakinin gördüğünden farklıdır. Çünkü her insan, aynı kelimeleri farklı renklerle kendi iç aynasına yansıtır.

Belki de bu yüzden kitaplar asla tükenmez. Bir hikâye, yüz yıl önce yazılmış olsa bile, onu bugün okuyan birinin yüreğinde yeniden doğar. Ve her doğum, bir öncekinden farklıdır. 

Okumak, dünyayı yeniden kurmaktır; ama o dünya, yalnızca sizin gözlerinizden görünür. Bir kitabı elinize aldığınızda, unutmayın: Siz o satırların tek ve benzersiz yorumcususunuz. Ve belki de en büyük mucize, aynı kitabı okuyan milyonlarca insandan yalnızca sizin, kendi hikâyenizi orada bulabilmenizdir.

***
İzzet Irmak