Akıl ve iman, duygu ve mantık, gelenek ve bilim… Mümin Sekman’ın çarpıcı tespitleriyle, toplumların neden denge kuramadığını ve gelişimi sürekli geciktirdiğini keşfedin.
Hayat, dengeyle anlam kazanır. Ancak bazı toplumlar, bu dengeyi kurmakta sürekli zorlanır. Aklı küçümseyip duyguyu yüceltmek, sistemi değil şahsı kutsamak, başarıyı değil geçmişi övüp durmak… Sosyolog Mümin Sekman, bu zihinsel sapmaları etkileyici örneklerle gözler önüne seriyor. Bu yazıda, gelişmemişliğin özüne iniyor; “idrak gecikmesi” olarak tanımlanan kronik sorunun perde arkasına birlikte bakıyoruz. Akılla değil, acıyla öğrenen toplumların tarihine bir ayna tutuyoruz.
Bir Türlü Dengeyi Kuramadık – Mümin Sekman’ın Tespitleriyle
Ölümü hatırlayıp güzel yaşamayı unuttuk.
Dini yücelttik, bilimi ihmal ettik.
Lideri kutsadık, sistem kurmayı küçümsedik.
İmanı büyüttük, aklı küçülttük.
Duygulara taptık, mantığı hor gördük.
Müteahhidi yücelttik, mühendisi yok saydık.
Sadece “alnı secde görüyor” diye zalime, hırsıza oy verdik.
İmamları büyüttük, filozofları susturduk.
Ev kadınlığını tek doğru sayıp, çalışan kadını dışladık.
Sözü güçlü olanı değil, sesi yüksek olanı lider sandık.
Kurumsal çözümler yerine karizmatik lider aradık.
Hatalardan ders çıkarmak yerine, hataya âşık olduk.
Standart kurmak yerine, “beterin beteri var” diyerek avunduk.
Kendi katkımızı görmezden gelip hep dış güçleri suçladık.
Şeytan taşlamaktan, ibadet etmeye vakit bulamadık.
Kendi hayatımız başarısızken, atalarla övündük.
Sıkılmış yumruğu, açık elden daha güçlü sandık.
"Üstünüz ıslanmadan balık yakalayamazsınız."
Mantığa inanmayanı, mantıklı argümanla ikna edemezsiniz.
Bazıları akılla öğrenir, bazıları acıyla…
Ama bu coğrafya, acıyla öğrenenlerin coğrafyasıdır.
Her şey elbet bir gün anlaşılır,
Ama hep geç anlaşılır.
Az gelişmişliğin özeti iki kelimedir:
İdrak gecikmesi!