Bu arada:
*Sürekli onların dedelerinin eften püften suçlarından ve günahlarından bahsedip onları aşağılık ve suçluluk kompleksine sok!
*Sol-sağ, alevî-sünnî, şiî-sünnî, Türk-Kürt ve mümkünse Çerkez ve Lâz, .. çatışmalarını kaşı!
*Yüz yıl önce bu Ülke topraklarının vatandaşları olan Arap, Sûriyeli ve Iraklı ile Filistin, Libya, Trablus’tan ve bunların dillerinden iğrendir; “go home surians!” ve “bizim o topraklarda ne işimiz var, Mehmetçik boş yere ölüyor!” vb. kampanyalar ve eylemler düzenle!
*Çakabilirsen; “büyük soykırım!” anmalarını eksiksiz düzenleyip Türkiye, İspanya ve Almanya’ya lâf çak, sakın unutma!
Ama sakın; İsrâîl, Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya ve Çin hakkında ağzından bir lâf kaçırma!
Ki doğu cephesindekiler; bizim yediğimiz îdamlık herzelerle ve işlediğimiz îdamlık suçlarla uğraşmaya vakit bulamasınlar!
‘Bunları yaparsam, başıma bir iş gelir mi acabâ?’ diye sakın korkma ve endişelenme ha, tamam mı evlâdım!
Bu “Doğu cephesindekiler = Müslümanlar” var ya:
Hem ‘Memleket karışmasın ve ilel’ebed pâyidâr olsun, vatanın başına bir iş gelmesin!’ diye çok sabrederler.
Hem de inandıkları Allâh'ın ‘ey kulum, benim düşmanlarımla savaş!’ emrini ‘Allâh'ım, onları sana havâle ediyorum: Onları sen kahr-u perîşân eyle!’ diye bizi Allahlarına tevdî edip düşmanla savaşma görevini Allahlarına verirler!
Olur ya hasbelkader eğer: Doğu cephesindekiler uyanır ve kendine gelir de seni sıkıştırırlarsa, keskin nişancı ve avcı taburuna yakalanırsan, çözüm çok basit evlâdım:
.Unuttum, hatırlamıyorum!
.Sarhoştum, bilmiyorum!
.Kalabalıktan görmedim!
.Öyle olduğunu bilmiyordum!
.Duymadım!
.Görmedim!
.Yanlış anlaşıldım!
.Maksadım o değildi!
.Şaka yaptım!
.Hepi topu birkaç cm2 bez parçası ki!
.Hem benim dedem de hacı hâfız ve nenem de başörtülüydü!
.Bakın ben de namaz kılıyor, oruç tutuyor, yâsîn okuyabiliyorum; cenâze, câmî ve türbede başımı örtüyorum!
Gibi lâflarla baştan sav ve sıyrıl işin içinden!
En sonunda, ‘hiçbir bedel ödemeden geçmişte olanları unutturacağın’ bir HELÂLLEŞME FURYASI çıkart!
Ama Doğu cephesindekilerden “bu neyin helâlleşmesi birâder?” diyen olursa; sakın suçlarımızı hiç ağzına alma, ‘konuya girmeyelim, oldu işte birşeyler!’ deyip geçiştir!
Bu Müslümanlar’ın içinde, “iyi adam” olmakla ‘saf adam: malın teki’ olmayı hâlâ ayıramamış olan oldukça kalabalık bir ‘gürûh’ var.
Açıkçası, “İslâm’ın sancaktârı” olan bu Türk milletini gerçek İslâm’dan uzaklaştırıp böyle mal hâle getirmek çok kolay olmadı: Bizi epeyi uğraştırdılar ama hiç bedel ödemedik, çok masraf yaptık ama hepsi de zâten son kuruşuna kadar onların cebinden çıktı!
İşte bu saftirik Müslüman tâifesi; ‘adam özür diledi ya işte, helâllik istedi ya işte!’ diyerek, diğer aklı başında olan ve ‘bedel / hesâp ödenmeden ne helâlleşmesi birâder?’ diyenlerin hakkından gelecektir.
Hattâ bu saftirikler; aklı başında olanların sizin üstünüze daha fazla gelmesini kesinlikle engelleyeceği gibi, onları sizden özür dilemeye de zorlayacaklardır!
Çok da ileri gidip Müslümanlar’ı hepten çâresiz bırakma!
Akıllısı ve saftiriğinin hepsi bir akıllının arkasında bir araya gelir; o zaman da senin için hiç iyi olmaz, mutlakâ cânın yanacaktır!
‘Kontrollü gerginlik’ politikasıyla, işini halletmeye bak, tamam mı yavrum?
Bu, kulağına küpe olacak en önemli vasiyetim olsun!..
Dediklerimi yap ki:
Toprak altında ya da yukarılarda uyuduğumda “ışıklar içinde” uyuyayım, uyandığımda çilingir sofrasında gönül huzuru içinde zıkkımlanayım!
Eğer bu dediklerimi yapmazsan; er geç senin de geleceği ışıklıkta ve çilingir sofrasında iki elim de yakanda olur, unutma!”
Târih boyunca; dedeler torunlarına ders vermek amacıyla, hep hikâye anlatmış ve öğütlerde bulunmuş.
Batı cephesinin dede tilkisi, torun tilkiye öğüdünü verip gitmiş.
En son hırsız savunma savaşları ve iki mukaddes dînin peygamberi Hazret-i Mûsâ ile Hazret-i Muhammed'e (her ikisine ve diğerlerine de sonsuz salât ve selâm olsun!) hakaret, aşağılama, .. ihtivâ eden karikatürde de görüleceği üzere, anlaşılan o ki:
Bu cinsini Xtiğimin şebinden aslâ şeker olmayacak, bu şebin şeker olmasını beklemek ve ummak nâfile bir bekleyiş olacak!
Batı cephesinin torun tilkileri, öğütlenmiş vaziyette sahneye hazırken; doğu cephesinin dedeleri torun kargalara öğüt vermiş mi, vermişse torun kargalar nasîhati tutmuş mudur?
Yoksa:
Doğu cephesinin torun kargaları da dedeleri ve babaları gibi, AĞZINDAKİ PEYNİRDEN VE ALTINDAKİ DALDAN OLMAYA devam mı ediyor?
***
Bu arada, doğu cephesindeki saftirik ahmak ve hâinler ile “merdivenaltı tarîkatler” ve batı cephesindeki cinsi bozukların isim listesini vermem için tâcîz etme ve sıkıştırma beni azîz okuyucu!
Bir konuda “merdivenaltı” ve “sahtekâr” tâbirinin kullanılması, zâten o konunun “yasal, orijinal ve amaca uygun” olanının var olduğunun tarafımca da kabûl edildiği anlamına gelmez mi?
Vakti geldiğinde, bu cinsi bozukların izleri sürülecek ve isimleri de tek tek zikredilecektir.
Ama batı cephesindeki cinsi bozuklar, yirmi dokuzdan fazla harf ve on adet rakam kombinasyonuyla habire isim değiştirirken..
Doğu cephesindeki ahmak ve İSLÂM’I TAĞŞİŞ ETMEK İÇİN “TAĞŞÎŞ EDİLMİŞ ÜRÜN” OLAN hâinler ile merdivenaltı şeyh ve dervişler; takke başta, sakal suratta, tesbîh elde, şalvar kıçta ve takunya ayakta bizden farksız şekilde aramızda dolaşırken..
Ben hangi birinin ismini vereyim, hangi birinin surat ve ismini aklımda tutayım?
Bozuk tohum ile yemeği, kokmuş et ile çürük elmayı, her türlü şek ve şüpheden uzak şekilde hemen belli edecek netlikte altı adet mihenk taşı var:
a-Kur’ân-ı Kerîm: Her türlü şek ve şüpheden uzak olan mihenk taşıdır.
b-Hadîs-i Şerîf: Gerçek, güçlü, zayıf ve uydurma olan Peygamber sözleri ana kaynaklarda açıkça bellidir.
c-Kıyâs-ı Fukahâ: İlim sâhibi olarak sıradan Müslümanlar’a göre isâbetli karar verir.
ç-İcmâ-ı Ümmet: “İlim + basîret + ferâset + samîmiyet” eşliğinde hakîkate ulaştığından, Ümmetin geneli bâtıl üzerinde bir araya gelmez ve hak-güzel-doğru üzerinde karar kılar.
Allâh’ın murâdına uygun ve güzel olan, irâdenin hür bırakıldığı ortamda Ümmetin ortaya koyduğu genel inanç ve uygulamalarıdır.
d-Basîret: Samîmî olan câhil Müslüman’da bile bu “bir amaç için bir araya gelen olumlu ve olumsuz maddî ve mânevî unsurların neden olacağı sonucu görme, öngörü” bulunur.
e-Ferâset: Samîmî olan câhil Müslüman’da bile bu “niyet okuma-sezme / uzak görüşlülük” bulunur.
O nedenle; muhâtabını al eline, bu mihenk taşlarından birine sürt!
Muhâtabını mihenk taşına hafifçe sürttüğünde dahi; kimin malı olduğu, ne mal olduğu ve hangi malzemeden yapıldığı hemen anlaşılır!
*
*
NOTLAR:
*Nasîp olursa; 2025 yılı Eylül ayında, 1 adet şiir ve 1 adet makâle serisi olmak üzere 2 adet kitap yayınlanması plânlanmaktadır.
*"Sanat, Hak ve halk içindir!" düstûruyla yazmaya çalıştığım yazı ve şiirlerime yorum yapmak sûretiyle sağladığınız katkı için çok teşekkür ederim!
Herkes bir biri ile helalleşmeli