… çürüme

… çürüme

 Biz, nasıl bu hale geldik?

 

Ne zaman bu kadar bozulduk

Ne kadar da çürüdük

"Toplumsal Çürüme ve Medya Manipülasyonu: Ahlaki Erozyonun Anatomisi"

“Toplum Nereye Gidiyor?”: Ahlaki Erozyon, Medya Zehri ve Modern Yalanlar Üzerine Bir Deşifre

 

TOPLUMSAL YALANLARIMIZ VE ÇÜRÜMENİN AYAK SESLERİ

Nerede Kaybettik Kendimizi?

Bir milletin çürümesi; topyekûn çökmeyle başlamaz. Bir toplum, bir günde çürümez. Değerler sessizce aşındırılır, alışkanlıklar sinsice dönüştürülür ve kötülük, sürekli tekrar yoluyla normalleştirilir. Ahlâk erozyonuyla, küçük tavizlerle, görmezden gelişlerle, “bana dokunmayan yılan”la başlar.

Bugün içinde bulunduğumuz hal, yılların birikimiyle oluşmuş ağır bir dejenerasyonun tablosudur.

Ve işte şimdi sokaklarımızda, ekranlarımızda, aile yapımızda, gençliğimizde bu çöküşü seyrediyoruz.

Sormamız gereken soru şudur:

“Biz nasıl bu hale geldik?”

 

AHLAKİ EROZYONUN GÜNLÜK GÖSTERGELERİ

Görsel Tahrik: Sokaklar Artık Mahrem Değil

Toplumsal yapının en temel taşı olan iffet, edep ve hayâ kavramları ciddi bir yıkıma uğramıştır.

  • Eskiden "ayıp" dediğimiz ne varsa, artık "özgürlük" ambalajında sunuluyor.
  • Eskiden “edepsizlik” olanlar, şimdi “cesaret” gibi alkışlanıyor.
  • Kadınlarımız, kızlarımız artık açık giyinmiyor. Kadın ve kızlarımız adeta “giyinmemek” için giyiniyor.
  • Gece kıyafetleri sokakta gündüz giyiliyor; tesettür bile moda kurbanı olmuş durumda.
  • Gecelik kıyafetleri ve hatta daha da ötesi sokak modasına dönüşmüş durumda. Giyinmiyor, adeta çıplak geziyorlar
  • Moda adı altında, adeta çıplaklık özendiriliyor.
  • Mahremiyetin sınırları silikleşmiş, sokaklar adeta erotik bir fuara, et yığınlarına dönüşmüş.
  • Erkekler sürekli ağır bir tahrik ve tesir altında; göz, gönül ve ruh ifsat ediliyor.
  • Erkekler gözlerini nereye çevireceğini bilemez halde.
  • Nereye bakacağını şaşırıyor insan. Baksan bir türlü bakmasan bir türlü. Bu ortamda ne nefis korunabilir ne aile inşa edilebilir.
  • Kimsenin aman bu ne hal dediği de yok. Kimse “bu gidiş nereye?” demiyor; dese de dinleyen yok, ciddiye alınmıyor. Çünkü “utanmak” ölmüş.

    Ve toplum, bu büyük değişimi fark etse bile, susuyor.
    Çünkü kimsenin “bu ne hal?” demeye cesareti yok.
    Dese de duyan yok.

Bu işin sonu nereye varır, nasıl olur, olacak

Belli değil,

Bilen yok!

 

MEDYANIN DERİN OPERASYONU: DİZİLER VE KÜLTÜREL ZEHİRLEME

Televizyon dizileri sadece eğlendirmiyor, zihni formatlıyor.

Dizilerle Yıkılan Ahlak Kalesi

·       Her akşam milyonlarca evde aynı mesajlar pompalanıyor:
İhanet meşru, içki çözüm, şiddet haklı, lüks kutsal, aile önemsiz. İhanet, ahlaksızlık, lüks düşkünlüğü, şiddet, aile içi yozlaşma normalleştiriliyor.

·       Karakterler hep uçlarda: ya dipsiz karanlık ya baş döndürücü zenginlik. Ortalama, sade, ahlaklı hayatın yeri yok.

  • Her dizide kadın aldatılıyor, erkek “özgürlüğünü” ilan ediyor.
  • Gençler sevgililik olmadan değerli hissedemiyor, evlilik öteleniyor, aile yapısı çürütülüyor.
  • “Ya dipte ol ya tepede” anlayışıyla topluma orta sınıf hayatlar değersizmiş gibi empoze ediliyor.
  • Alışveriş, rezidans, marka ve gösteriş kutsanıyor. Maddiyat maneviyatın önüne geçirilmiş durumda.

 

Diziler diyor ki:

  • Karını beğenmiyorsan aldat, sorun yok.
  • İçki iç, dağıt, suç sende değil.
  • Ailen baskıcıysa seni anlamaz, istediğini yap.
  • Yalanla, hileyle ne yaparsan yap ama “mutlu ol” (!)

Ve biz bu “kurgu”ları yıllardır gerçek sandık.
Sandıkça inandık.
İnandıkça yaşadık.

 

EKONOMİK ÇARPIKLIK: KİM ÇALIŞIYOR, KİM HARCIYOR?

Ekonomik Düzensizlik ve Görünmeyen Lüks

Kafeler, restoranlar tıklım tıklım, dolup taşıyor.

Kimse geçim sıkıntısından şikayetçi değil gibi.

İçki içmeler,

Uyuşturucu madde

Sular seller gibi

Herkes kumarbaz olmuş sanki

Fiyatlar dudak uçuklatıyor, fahişmiş kime ne

Ama harcayan da çok.
Kimi zenginliğin kaynağını sorguluyor, kimi haramı helal sanıyor.
“Nasıl bu kadar kazanıyorlar?” sorusu cevap bulamıyor.
“Bu kadar para nereden geliyor?” diye soran yok.

Lüksün kaynağı belirsiz; ama tüketim ve gösteriş zirvede.

Çünkü herkesin bildiği bir sır gibi:

Kime nede, nerden geliyor bu değirmenin suyu

Nasıl geliyor

Çalışmadan kazanmak, emeksiz tüketmek artık makbul.

Çalışmadan nasıl bu kadar kazanabiliyor ve hoyratça harcayabiliyorlar

Belli değil,

Bilen yok!

 

AİLE VE NESİL KAYBI, KRİZİ

Evlenme yaşı öteleniyor, flörtözlük idealize ediliyor.

Evlenmek zor, aile kurmak daha da zor.

Gençler duygusal ilişkilerde tükeniyor, sorumluluk almaktan kaçıyor.

Gençlik dizilerden, sosyal medyadan öğrendiği aşk illüzyonuyla yaşamaya çalışıyor. Aşk adı altında nesiller kirletiliyor,
Birlikte yaşamak, nikâhsız ilişkiler, “özgürlük” diye yutturuluyor.
Genç kızlarımız, erkeklerimiz harcanıyor

Birlikte yaşamak gibi ne idüğü belirsiz ilişkiler özendiriliyor

“Birlikte yaşamak” gibi garip kavramlar normalleşiyor, aile kutsiyetini yitiriyor.

Çocuklar, parçalanmış ailelerden, sahipsiz sokaklara; oradan da ruhsuz ekranlara düşüyor.

Ve bu karmaşanın içinde “temiz aile” fikri bir ütopya gibi anlatılıyor artık.

Nitelikli temiz aile kurumu kökten sarsılıyor

Bu gidiş nereye

Belli değil,

Bilen yok!

 

Gözümüzün Önünde Kaybolan Gelecek

Bu tablo gösteriyor ki:

  • İffet bitmiş,
  • Ahlak zedelenmiş,
  • Aile kurumu sarsılmış,
  • Eğitim yozlaşmış,
  • Din sadece kimlik olmuş, anlam değil.

Ve

Boş bir kabuk kaldı elimizde.

 

NE YAPMALI?

BU GİDİŞ NEREYE?

Artık şu gerçekle yüzleşmeliyiz: Dış güçler, diziler, internet sadece “araç”. Esas sorun içsel çöküş.

Bu gidişin nereye olduğunu aslında hepimiz biliyoruz:
Ahlaki iflas.
Toplumsal çözülme.
İnançsız bir toplum, aidiyetsiz bir gençlik ve çürümüş bir gelecek.

Ama hâlâ dönebiliriz.
Yeter ki bu yalanlarla yüzleşelim.
Yeter ki “herkes böyle” demek yerine, “ben başka biri olacağım” diyebilelim.

Gerçek bir dönüşüm, bireysel arınma ile başlar.

Aileden başlayarak topluma yayılan değer inşası, medya okuryazarlığı, mahremiyet eğitimi ve dijital farkındalık acil ihtiyaçtır.

Kendi kendimize yalan söylemeyi bırakmalı, aynaya cesurca bakmalıyız.

"Toplumun en büyük yıkımı, kötülüğün meşru gösterilmesidir."

Bugün yanlışlar o kadar tekrarlanıyor ki, doğrular aykırı hale geldi.

Şimdi değilse ne zaman?

 

YEDİ BÜYÜK YALAN: KENDİMİZİ NASIL KANDIRIYORUZ?

Modern Yalanlarımız: Kendimize Söylediğimiz Büyük Masallar

Toplumca inandığımız ama her biri yüzümüze tokat gibi çarpan büyük yalanlar var:

 

Yalan 1: “Batı bizi sömürüyor”“Batı bizi sömürdüğü için bu haldeyiz.”

Gerçek: Hayır, biz ahlaken çöktüğümüz için sömürülüyoruz.Biz bu halde olduğumuz için kolayca sömürülüyoruz. Zayıflığı içerden ürettik.

 

Yalan 2: “En yüce din bizde, o halde iyiyiz”“Biz Müslümanız, o yüzden ahlaka ihtiyacımız yok.”

Gerçek: Hayır, dinle övünüp dine uymuyoruz. En basit etik kurallarına bile uymayan, başkalarını sürekli suçlayan bir kitle olduk.

 

Yalan 3: “Gavurlar kötü”“Batı gavurdur, bozuk ve sapkındır.”

Gerçek: Ama huzur arayan herkes Avrupa’ya kaçıyor. En dindarlarımız bile kaçacak yer aradığında Batı’yı tercih ediyor.

 

Yalan 4: “Gittiğimiz yere medeniyet götürürüz.”

Gerçek: Hayır, pisliği, suçu, kaosu ihraç ediyoruz.Gittiğimiz yerdeki düzeni bile bozan, sistem tanımaz, sorumsuz davranışlarımız ortada.

 

Yalan 5: “Biz kardeşiz.”

Gerçek: Ama her fırsatta birbirimizi boğazlıyoruz.Kardeşlik söylemi çıkarımıza ters düştüğünde bozuluyor. Egosal fayda esas ölçütümüz olmuş.

 

Yalan 6: “Biz çok akıllıyız.” “Gavurlardan akıllıyız”

Gerçek: Bilgiye, araştırmaya, eğitime sırt dönüyoruz. Kitap okumayan, düşünmeyen, üretmeyen bir toplumun zekâya dair böbürlenmesi trajikomiktir.

 

Yalan 7: “Biz çok dürüstüz.”

Gerçek: Ama her fırsatta hileye, torpile, rüşvete razı oluyoruz. Hırsızlara oy verip, hak etmeyen kişileri yücelten biziz. Küçük menfaatler için büyük değerleri feda ediyoruz.

 

 

UYANMA VAKTİ

Toplumlar bir anda batmaz.
Yavaş yavaş kaybolur kimlikler, silinir değerler, sulanır sınırlar.
Ve biz fark etmeden;
Ekranlarla, modayla, eğlenceyle uyuşturulmuş,
Maneviyatı değil, maddiyatı kutsamış bir kalabalığa dönüşürüz.

Şimdi sormanın tam zamanı:
“Biz bu hale nasıl geldik?” değil,
“Buradan nasıl kurtuluruz?”

 

ÇIKIŞ YOLU NEDİR?

Toplumsal Değişim İçin 7 Aşamalı Diriliş Planı

 

1. YENİDEN İNŞA İÇİN İTİRAF VE TEVBE

İlk adım, gerçeği kabullenmek.
Kendimizi kandırmaktan, yalanlarımızı kutsamaktan vazgeçmeliyiz.
Toplumun değil, önce benim düzelmem gerekiyor.
“Ben nerede bozulmaya ortak oldum?” diye sorgulayan birey, dönüşümün kıvılcımıdır.

 

2. AİLE YAPISININ İHYASI

Toplumu kurtarmak isteyen, önce aileyi kurtarmalı.

  • Mahremiyet eğitimi küçük yaşta verilmeli.
  • Ev içi roller tekrar adaletle yapılandırılmalı.
  • Flört değil, saygı temelli evlilik özendirilmeli.
  • Evlilik zorlaştırılmamalı; israf kültürüyle değil, erdem temelli yuva kurulmalı.

 

3. MEDYA ve DİJİTAL TEMİZLİK

Medya, bir milletin bilinçaltını inşa eder. Bu savaş ekranlarda kazanılır ya da kaybedilir.

  • Ahlaki çürüme yayan dizilere karşı alternatif içerikler üretilmeli.
  • Dijital okuryazarlık eğitimi çocuk yaşta başlamalı.
  • Ebeveynler ekran koruyucusu değil, bilinç bekçisi olmalı.

“Aklı formatlayan dizi, kalbi bozan klip, nesli zehirleyen reklamdır.”

 

4. EĞİTİMİN MANEVİ İÇERİKLE ZENGİNLEŞTİRİLMESİ

Müfredat sadece bilgi değil, karakter de inşa etmeli.

  • Değerler eğitimi yüzeysel değil, yaşam odaklı olmalı.
  • Okullarda ‘erdem’ dersleri olmalı: sabır, merhamet, sorumluluk, hak, helal, haram gibi.
  • “İyi insan nasıl olunur?” sorusu her sınıfta yankılanmalı.

 

5. GENÇLİĞİN HEDEFLE BULUŞTURULMASI

Bir hedefi olmayan genç, her rüzgâra kapılır.

  • Sadece meslek değil, misyon da verilmeli.
  • Gençlere hayatın sadece “kazanmak” değil “anlam bulmak” olduğu anlatılmalı.
  • STK’lar, vakıflar, projelerle gençlik harekete geçirilmeli. Onlara güvenilmeli.

 

6. MANEVİYATIN GÜNCELLENMESİ

Din, şekil değil, anlam olmalı. Taklit değil, idrak dönemi başlamalı.

  • Kur’an, dua, ibadet… Ama bilinçli ve hayatın içine nüfuz eden haliyle.
  • Sosyal adalet, kul hakkı, kamu malı gibi kavramlar vaazlara geri dönmeli.
  • Din, sadece camide değil, pazarda, iş yerinde, trafikte yaşanmalı.

 

7. TOPLUMSAL UYANIŞ VE KİŞİSEL HAREKET

Kimseyi bekleme. Değişim “ben”le başlar.

  • Komşuna selamla başla.
  • Borcunu zamanında öde, kul hakkı yeme.
  • Sosyal medyada çirkinlik paylaşma.
  • Kitap oku, çocuklarına anlat.
  • Çöpleri yere atma. İsraf etme. Sabret. Şükret. Merhamet et.

“Toplumun hastalığı yayılıcıysa, şifa da bulaşıcı olmalı.”
Çünkü bir kişi değişirse, bir çevre uyanır.

 

EZCÜMLE:

Bu çağda gaflet, virüs gibidir.
Bilgisizlik salgın, sıradanlık ölümcül.
Ama bilinç de virüs gibidir — bir kişiyle başlar, dalga dalga yayılır.

Ya yozlaşmaya ortak olacağız…
Ya da dirilişe öncü…

 

Önyargısız, samimi bir yürekle sorgularsanız…

Gerçek size hakikatin bilgisi (hikmet) olarak sunulur.

 

 

Siz ne düşünüyorsunuz?

Fikrinizi bizimle paylaşın,

Yorumlarınız başka gönüllere ışık olsun.

 

Yorumlarınızı aşağıya bekliyoruz.

Teşekkürler, saygılar…

 

erolyazıcı / ABBEYT ♥️
31.05.2025, cumartesi

 



 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.