Dünya’yı sanatçı insanlar yönetmiş olsaydı kesinlikle mutluluk daha çok olacaktı.
Ama olmadı, insanlık bunu başaramadı.
Daha güçlü olmak, daha fazla kazanmak için her şey yapıldı.
Ama insanın mutluluğu, sağlığı için o kadar uğraş verilmedi.
Bu Dünya’nın en büyük sorunlarından biri olmaya devam ediyor…
Bazı insanları tanıyorum sadece ve sadece yaptığı işlerle ilgili oluyor. Mesleki anlamda bütün zamanını sadece işiyle ilgili olup, başka dallarda yaptıkları ya da ilgi duydukları fazla bir alanları olmuyor…
Örneğin haber bültenlerini izlemeyen, her şeyden uzak duran insanlar da bana göre sadece kendi kabuğunda yaşayan insanlardır.
Bazıları ise, kendini geliştirmiş, farklı ortamlara girebilmiş, ruhunun sevdiği alanlarda kendini yetiştirmiş, hayata daha farklı yönden bakmasını becerebilmiş.
Çok yönlü dediğimiz kişiler böyle olanlar…
Bu konu da karşımızda çok iyi bir örnek kişi olarak ud sanatçısı, şair Sayın Zafer Öztürk…
Zafer Öztürk benim gözümde tam bir aşk adamı, sevgi adamıdır. Paylaşımcı bir yüreği vardır. Sevginin kıymetini gösterebilen, gerektiğinde kazandığı parasını aşkı için, sevdiği için uzak memleketlere gitmesini bilen, âşık olduğu kadını o uzak gökyüzünün altında evlenmeye ikna edip, muhteşem bir gelinlik içinde faytona bindirmesini bilen bir adamdır. Böyle güzel, böyle içten, böyle romantik birisidir Zafer Öztürk. Tanıdığım en kaliteli adamlardan birisidir.
“ÇOK İSTİYORUM”, adlı şiirinde ise aşk duygularını şöyle yazmış şiirine sevdiğine:
İçimde tuhaf bir telaş
Kalbimde güzel duygular
Neler oluyor
Yüzümde o masum yansıman
Aşk bir ayna gibi
Seni aksediyor
*
Seninle bir ömür beraber
Yaşamak nefes almak istiyorum
Dizinde filmler izlemek
Göğsünde hayal kurmak için
Deliriyorum
Bundan sonra bize düşen ne varsa aşka dair
Geriye sadece yaşamak kalıyor
Aşkın bir yolu olmalı
Bizimle buluşmalı
İkimize sadece yaşamak kalıyor
Bir şairdir Zafer Öztürk. Atatürkçü kimliğiyle bir Türk Şairidir.
Aşk adamı derken, öyle boş birisi değildir. Çünkü (kitabımda yazdığım gibi) şairi, şair yapan aşk değildir, bilgidir. İsterse dünyalar güzeli bir kadın olsun, isterse kentin en yakışıklı adamı olsun; fiziğiyle, gözüyle, kaşıyla, yüzündeki gamzesiyle, mini eteğiyle, kravatıyla kimse kimseyi şair yapamaz. Şiir yazabilmek, beste yapabilmek fiziksel bir güzelliğe bakarak değil öncelikle bilgiyle olur. Güzellik ve estetik sadece ilham dediğimiz duyguyu harekete geçirir. Tek başına güzellik asla yeterli değildir, yeterli olmuş olsaydı Dünya’nın en güzel âşıkları, en güzel eşe sahip olanlar, en büyük şair ve yazarları olurlardı. Daha doğrusu burada bilginin gücü, yorum yapabilme yeteneği bir anlamda gördüğü güzelliği kelimelere dökebilme kabiliyeti demek daha doğru olacaktır. Bilginin gücü burada saklıdır; gördüğünü, hissettiğini dile getirebilme, yazıya dökebilmektir. . Bu anlamda Zafer Öztürk, gerek şiirin dilinden, gerekse notadan anlayan, sahnede büyük ses sanatçılarına ud çalabilen birisidir.
Sanatsız insanların maddi yanları daha çok kuvvetlidir desem yanlış ve abartı olmaz. İnsanı, doğayı, çevreyi düşünmeden kendi kazancını düşünürler. Sanatçı ise manevi alanı gelişmiş insanlardır. Sanat hep özeldir, çünkü hep insanla çoğalır. Ve sanat iyi niyetli insanların başarabildiği bir oyundur. Ve bu oyunu, yoğunluğu sürekli olan birisi olsa da en iyi oynayanlardan birisi Zafer Öztürk olmuştur. Çünkü o güzel yüreği sevgi ile doludur.
*
Bu güzel insanın besteleyip söylediği şarkıları dinlerken şunları düşündüm; o güzel şiirlerini yazarken yüreğinden neler geçti? Hangi acısını, hangi yalnızlığını kendisiyle başbaşa yaşadı. Yazdığı şiirlerine içindeki o özleminin ne kadarını aktarabildi? Bunları hiç bilmiyorum. Bildiğim tek şey ise; eser, eser sahibinin hikâyesini, acısını, sevincini gözler önüne serer ve şair, şiirini gözyaşıyla yazmış olabilir ama o eser bir başka yerde, bir başka zaman diliminde eğlence olarak kullanılabilir.
Emin olduğum tek şey ise, yazar, her yazısını öncelikle kendi iç dünyasını masanın üstüne yansıtıp gördüklerini önce kendine yazmasıdır.
Örnekleri çoktur..
Biz, o eserin derinliğini kendi derinliğimize göre algılarız, sanatçının anlatmak istediğini değil..
Eserin sahibi kendi acısıyla yazmıştır, biz dinlerken eser sahibinin acısını değil, kendi acımızı duyarız.Yazarın acısı umurumuzda bile değildir. Bizi hiç ilgilendirmez. Yanan yanmıştır zaten. Bizde kendi acımızla yanarız. Biz kendi dünyamıza bakarız. Çünkü eserin acısı, verdiği duygu bize kendi acımızı anımsatır, biz kendi acımıza üzülürüz.
Şairin şiirine kulak verelim.
ARINMA
Sonu gelmezmiş gibi
Yaşıyorum hayatı
Bu bencilce gidişin
Söyle var mı izahı
Hayat bize dert olunca
Sarar derin düşünce
İşte o zaman görülür
Geçmişin hesabı
*
Bir sızı saplanır ta içime
Hüzünlenir dünyam
Yoruldum koca bir ömrün
Muhasebesinden
Pişmanım geçmişin acemi
Hatalarından
Biraz dur der gibi haliyle vicdan
*
Arınma gibi bir şey bu
Tertemiz pür-i pak gidişe
Sanki bir şölen gibi
Doğan o yeni güneşe
*
Masa başında muhakeme
Önümde bir boş şişe
Hazırım sonunda
O muazzam dirilişe
Hazırım sonunda
O sonsuz dirilişe
Zafer Öztürk sadece şiire, doğaya, denize, müziğe sevdalı değildir. Ayrı bir hayvan sevgisi de vardır. Köpekleri çok sever, bahçesinde iki köpeği olduğunu duymuştum. Aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi köpeğini de nasıl poz verilir öğretmiş olmalı ki, hayvandaki havaya bakın.
Bu fotoğrafda görülen eşiyle, çocuğuyla, işiyle, sanatıyla, sevenleriyle gönlüne göre bir hayat diliyorum. Hem iş adamı hem şaire selamlar olsun..
Ayrıca buradan Cem Öztürk’e, Burcu Öztürk hanımefendiye çok selamlarımı gönderiyorum.
[Aşk Yazarı Mustafa Çifci- 30.05.2025]