BAZI DOSTLAR DEDİLER Kİ!


 

Temel bir gün, İstanbul’da işlediği cinayet nedeniyle yakalanır ve hâkim karşısına çıkar.

 

Hâkim:

 

-Anlat bakalım Temel; neden cinayet işledin, olay nasıl oldu?

 

Temel konuşmaya; Trabzon’daki köyünde uyanması, İstanbul’a gelmeye karar vermesi ve köy meydanında dolmuş beklemesinden başlar ve beş dakikaya yakın anlatır.

 

Hâkim:

 

-Anladık Temel, konuya gel!

 

Dedikçe; aradan yarım saat geçmesine ve hâkimin zaman zaman uyarmasına rağmen Temel daha, Giresun’dan Samsun’a ve Samsun’dan da İstanbul’a aktarmalı gidecek olan otobüsü Of terminalindeki yazıhanede beklemektedir.

 

Artık, hâkim sinirlenir:

 

-Temel; bırak bu detayları, İstanbul’a gel İstanbul’a!

 

Deyince, Temel der ki:

 

-Yok yaaaa; ben İstanbul’a geleyim, sen de beni hemen as, öyle mi?

 

 

Bazı dostlar dediler ki:

 

“-Bu şair konusu, biraz ağır oldu. Konuşmaya ve yazmaya kalktığında, üstesinden gelebileceğine ve taşı gediğine koyacağına inandığımız diğer konulara geçsen olmaz mı?”

 

Aslında, doğrudan ağır konulara girecektim ama; ana yemek öncesi “ön aparatif atıştırmalık” ve ruhu sıkan konular öncesi “ruhu rahatlatan” bir konu dizisi ile başlamak istedim yeni sürece.

 

Belki konuya, zamanın bol olduğu bir sohbet ortamında ya da akademik bir yayın ortamında girilecek kadar detaylı şekilde girmiş olmam konuyu ağırlaştırmış olabilir.

 

Belki, benim böyle bir ortamda yazma konusunda acemi olmam; diğer dertlerin yanında “devede kulak kalacak” ya da “terazi kefesinde tüy olacak” kadar hafif (?) olan bu konuyu ağırlaştırmış olabilir.

 

“Okuma iştiyakı” açısından; “ÖTV indirimi”, “aylık maaş” ve “evde bakım yardımı” bağlanacak kadar mâlûllük derecesinde “okuma engelli” si ve “görme tembeli” hâline getirilen..

 

Okuduğu kitaplar: Nedense adı Mert Ali, Aslan Ali, Efendi Ali değil de “Cin” olan Ali’den öte gitmesin ve okuduğu şiirler İstiklâl Marşı (mecburen) ile 23 Nisan ve önemli gün şiirlerinden öte gitmesin diye gayret gösterilen..

 

“-Babam ve dedem neler yazmış acaba?” diye merak etmeye kalkarsa, “aman anlamasın!” diye; Arapça, Türkçe ve Farsça karışımı olan Osmanlı lisânından ve Kur’an alfabesi olan Arapça’dan özenle uzaklaştırılan, uzaklaştırıldığı bu lisân ve alfabeden iyice nefret etmesi için her kelimesi için sözlük kullanılmak zorunda kalınan anlaşılmaz hâldeki divan edebiyatının fâilün fâilün fâilâtünleri ile cebelleştirilen..

 

Bir Millet için ağır gelmesi normaldir!

 

Kulağı tıkanan veya sağır edilen biri, nasıl duysun; gözü kapatılan veya gözüne mil çekilen biri, nasıl görsün; dudakları dikilen ya da dilinin tat papillasi=havları kopartılan biri, nasıl tatsın ki?

 

Aslında su gibi akıcı, ipek gibi narin, bir seher yeli veya meltem rüzgârı ya da ocak çıtırtısı kadar huzur verici bir konunun ağırlaşmasında sebep bensem, affola!

 

Girmemi beklediğiniz konular, Temel’in asılma sebebi olan konu gibi “beni asacakları” netameli konular..

 

Can tatlı, nefes almak güzel!

 

Temel’in asılmamak için konuya girmemeye çalışması ve lâfı dolandırması gibi ben de “beni asmamaları için” bu netameli konulardan uzak dursam ya da “çiçekten böcekten bahsederken, lâf arasında esas konuyu söyleyip olay mahallinden sıvışsam mı acaba?” diye, ciddi ciddi düşünüyorum!

 

Ben böyle düşünüyorum; ama, bir taraftan da ruhum ve kimliğim, kaşlarını çatmış şekilde bana parmak sallıyor:

 

-Asla, asla, asla; sakın ha!

 

“-Ufuk bu sefer ne yazdı acaba?” diye merak ettiğinizi ve yazdıklarıma değer verdiğinizi biliyorum.

 

Dedektif sabrıyla sabırlı olur ve iz sürmeye devam ederseniz; şairden şiirden bahsederken, “sünnetçi amca” stiliyle ben bazı konulara çoktan girdim bile!

 

“Mesaj-posta kutusu” mahiyetinde olan bu köşede, edebiyat ile ilgili alana  devam edeceğim.

 

Ama bu köşede ya da ek açılacak olan yeni bir köşede; “ters yönden gelen araç gibi” asılacak konulara da "Temelin  biri bir gün .." ile başlayan gülünecek konulara da lâfı dolaştırmadan doğrudan girecek ve seçmeli ders veya tercihli koltuk gibi “seçmeli okuma” imkânı vereceğim!

 

Tarım ve hayvancılıktaki sorunlar nasıl çözülür?

 

Dâhili ve hârici bedhahlarla nasıl mücadele edilir?

 

Millî eğitim nasıl düzeltilir?

 

Vergi adaleti ve ödeme motivasyonu nasıl sağlanır?

 

Devlete intikal etmek üzere bizden söke söke alınan ama devlete ödenmeyen KDV, nasıl bağırta bağırta alınır?

 

Borsa ve emtia spekülâsyonu ve karaborsa ile nasıl mücadele edilir?

 

Faiz ve enflâsyon nasıl düşürülür?

 

Refah ve vatanı sahiplenme duygusu nasıl yükseltilir?

 

Elinde salladığı pasaport ile “Avrupa doktor, mühendis, .. görsün!” demek yerine, “Avrupa bir amele / kurye kazandı!” diyen zırtapoz ve nankör doktor ve mühendisler nasıl hizaya getirilir?

 

.. gibi, şiir ve şaire göre “yükte de ağır, pahada da ağır konular” ın hepsinden bahsedeceğim!

 

Gördünüz mü; konuyu yine kısa kesemedim, kusura bakmayın!

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Celalettin coşkun 12 Mart 2024 15:13

    Kardeşim seni tebrik ediyorum. Kendi yazdığın gibi ciddi meselelere bakışını merak ediyorum.. 35 sene öncesinden tanıdığım gibi yazmayi çok seviyorsun bizde seni ve yazılarını seviyoruz Allah'a emanet ol

  • Hüsnü ziya Taşdemir 12 Mart 2024 09:22

    Ewt temel fadimesiz de olmaz

  • İkram Doğan 12 Mart 2024 08:59

    Değerli kardeşim teşekkürler .Yayın Hayatında başarılar diliyorum....

  • Necmi çelik 12 Mart 2024 01:01

    Fazla keskin virajlara girme kardeşim. Bir solukta okudum

  • Hakan Dalgaç 11 Mart 2024 21:27

    Yeni yazınızı bekliyoruz üstat.

  • Bilhan Polat 11 Mart 2024 19:22

    Elinize yüreğinize sağlık.

  • Engin E. 11 Mart 2024 18:40

    Kolay gelsin. Başarılar

  • Altuntaş H. 11 Mart 2024 18:34

    Ufuk bey Bekliyoruz böyle sade bir dille yazılarınızı,

  • Cevdet Yeşilyurt 11 Mart 2024 18:23

    Yüreğinize sağlık temel konuları mizahi yönden aktarma yapmış sınız harika olmuş

  • Halil Kalemci 11 Mart 2024 18:18

    O zaman biz de yorum yazmıyoruz