Beyanlarınıza bakarsak: Zâten nasıl olsa hepiniz de yunmuş yîkanmış nur topu gibi cennetliksiniz.
Hangi cehennem, meyhâne, gazino, kumarhâne ve kerhânenin dibinde ise; kıyıda köşede de olsa, çilingir sofraları kuracak ve ışıklar içinde uyuyacak şekilde cennetiniz var olmalı.
Ayrıca; iyi adamlar için cenneti ve kötü adamlar için cehennemi olan can dostlarınız ve kankalarınızın dinleri, cennetleri ve tapınakları da var.
Şâyet sizinki çok köhne ve demodeyse, nîmetleri ve mezeleri çok yavansa; eğer dostlarınızın cennetini beğenmiyorsanız veyâ bizimkilerde gözünüz kaldı ise, onun da kolayı var:
Hep birden eğlenmeyin, bir kısmınızı geri hizmetlere ayırın ya da nöbetleşin: Gidin; bütün dinlerdeki cennetlerden esinlenip kendi cennetinizi tâmîr edin, restore edin, modernize edin, alt ve üst yapısını iyileştirin, “cennetsel dönüşüm” karârıyla komple yıkıp yeniden yapın!
Elinizi tutan ve paçanıza yapışan; dozer ve vincinizi, kazma ve küreğinizi, çekiç ve çivinizi, mala ve tuğlanızı elinizden alan mı var?
Adamlar âdetâ "ne olur, ula beni câmîye ve imâma götürmeyin: Atın beni çukurlara; yakın ve savurun beni ırmaklara, göllere ve denizlere!" diye yalvardığı hâlde; neden diğer tapınaklara ve mezarlıklara götürmez, çukura atmaz ve denize savurmaz da illa bizim câmîye ve mezarlığa getirip de neden bize yük edersiniz?
Ula:
*Cennet ve cehenneme inandığı için, müntesiplerine nîmetlerinden zırnık koklatmadığınız dünyâyı cehenneme çevirdiğiniz,
*İmâmına, şeyhine, câmîsine, tekkesine, türbesine, sarığına, şalvarına, sakalına ve başörtüsüne ağız dolusu sövdüğünüz ve göğüs dolusu kin kustuğunuz,
*Fırsat bulduğunda câmîsinin, tekkesinin, türbesinin ve mezarının tam ortasına sıçtığınız ya da hiç olmazsa duvarına sidiklemeye çalıştığınız,
İslâm dîninin: İnanmadığınız cehennemine “ekonomik sınıftan ve en alt segmentten” geçici olsun girmekten ürperiyor; ama, iğrendiğiniz câmîsi ile mezarlığına ve inanmadığınız cennetine “business sınıftan ve en üst segmentten” girmeye ne kadar meraklı ve heveslisiniz?
Diğerlerinin tapınağına, mezarlığına ve cennetine değil de illâ neden paçasından sürükleye sürükleye getirip de ite kaka ve zorla bizim câmîmize, mezarlığımıza ve cennetimize sokar ve kapıyı da üstüne kilitlersiniz?
Neredeyse, “artık bizimkilerin bile pek istekli ve meraklı olmadığı, umursamadığı” bizim câmî, bizim mezarlık ve bizim cennete girmekte neden bu kadar ısrâr ediyorsunuz?
Ne o; yoksa, sizin cennetiniz olmadığı gibi dostlarınızın cennetine de mi güvenmiyorsunuz: Güvenlik ve servis hizmetlerinde sorun mu var, âidatlar mı yüksek, kalorifer ve klimalar mı çalışmıyor, yiyecek ve içecekler yavan ve 3. sınıf mı?
Ulan; dirinizin zorbalığı yetmedi, ölünüzün zorbalığıyla da mı uğraşmak zorundayız?
Ula, siz var ya; öyle utanmaz ve arlanmaz, öyle arsız ve yüzsüz, öyle zâlim ve zorbasınız ki:
Eğer, o devir bu devirde olsaydı: Hazret-i Peygamber’i bile cebren Firavun’un, Ebrehe’nin, Ebû Cehil’in ve Ebû Leheb’in cenâzesini yîkamaya ve namazını kıldırmaya zorlar; yîkamadığı ve kıldırmadığı için de özellikle “Kâbe’nin tepesine kuracağınız çarmıh”a gerip aç ve susuz şekilde öldürmeye kalkardınız siz!
Dediğim gibi: Aklî muvâzenesi yerinde bir şekilde yolunu seçmiş adam nasıl ölmek, gömülmek ve yok olmak istedi ise öyle gömün ve bizim mahalleden ırak tutun yâhu!
Biz: Bizden ve değerlerimizden iğrenen ve nefret eden sizlerle, bu dünyâda yaşamak zorunda olduğumuz gibi mezarlıkta ve cennette de bir arada olmak zorunda mıyız?
Mezarlıkta ve cennette de mi kurtulamayacağız ula sizden?
El'insaf, öldükten sonra olsun biraz kafa dinleyelim yâhu!
Sevgili Diyanet yetkilileri, müftüler ve imamlar!
Bu zorbalık nereye kadar gidecek?
Bu konuda, artık bir karar verilmesi lâzım değil mi?
Artık, bu zorbalara gerçekleri haykıranlara soruşturma açmak ve disiplin cezâsı vermek yerine, bu zorbalara dönüp de:
-Durun zorbalar! Gideceğiniz yer: Külfetine katlanmadığınız cennet değil, girmek için cân attığınız cehennemin dibidir. Topunuz cehenneme sürüleceksiniz!
Demenin ve bu zorbalığa son verip biz Müslümanlar’a rahat bir nefes aldırmanın zamânı gelmedi mi?
Toplumsal ayrışma ve infiâli umursadığınız kadar; Allâh’ın ve Müslümanlar’ın infiâlini neden hesâba katmıyorsunuz, bizi bir av gibi sâhipsiz şekilde onlarla neden baş başa bırakıyorsunuz?
Bırakın; pamuğun ipliği ve dananın kuyruğu nerden kopuyorsa kopsun, kıyâmet nerde kopmaya başlıyorsa başlasın!
Bu iş nâmus meselesine döndü!
"Bismillâh!" deyip “artık, leşinizi de yîkamıyoruz ve namazınızı da kıldırmıyoruz ulan; nereye götürüyorsanız götürün!” restine ve direnmesine bu adamların birinden başlayın yâhu!
Ve sen; bu adamlara, hak ettiği tepkiyi gösterdiğim için beni eleştiren ve bana lâf sokan Müslüman:
*Ne kadar basîretsiz ve ferâsetsiz, ne kadar câhil ve gâfil, ne kadar korkak ve aymaz, ne kadar ebleh ve ahmaksın!
*Ne kadar acınacak hâldesin!
*Allâh’ın düşmanına rahmet dilemeye ve Allâh’ın düşmanını Allâh’ın cennetine sokmaya ne kadar da meraklısın ve gönüllüsün!
Adamlar, kâfirlerini câmîmize sokacak ve eşşekliğini bize yaptıracak şekilde sonuna kadar ölülerine sâhip çıktığı gibi sana da sâhip çıktırtıyor.
Ula; senin, onların ölüsüne sâhip çıkmak yerine, beni sâhiplenmen gerekmez mi?
Bakalım, her fiilin hesâbının verildiği gün kendini nasıl savunacaksın?
********
NOT-1:
*Nasîp olursa; 2025 yılı Eylül ayında, 1 adet şiir ve 1 adet makâle serisi olmak üzere 2 adet kitap yayınlanması plânlanmaktadır.
*Kitap hâlinde yayınlamada temel düstûr olarak "yazı veyâ şiirin, öncelikle gazetede yayınlanmış olarak son şeklini almış olması şartı" uygulanacaktır.
*Bu nedenle, şiirlerin kitaplaşma kapasitesine ulaşması amacıyla; güncel olaylardan uzak kalmamaya da özen göstermek sûretiyle, kitaplaşma kapasitesine ulaşmış olan makâlelere daha az yer verilmesi plânlanmaktadır.
NOT-2:
*"Sanat, Hak ve halk içindir!" düstûruyla, elimiz ve dilimiz döndüğü kadar bir şeyler yazmaya çalışıyoruz.
*Bu nedenle, yazı ve şiirlere yönelik yorumlarınız biz yazarlar için çok değerli!
*Yüz yüze ve telefonla görüşmelerde veyâ gazetedeki yorum bölümünde yorumda bulunan dostlara çok teşekkür ederim!
İsim de verelim, imamlar için içki içtiğini fütürsuzca deklare edebilen volkan konak için ne çok rahmet dileyenimiz oldu.