İslamHaber Girişi : 30 Nisan 2025 12:31

Allah'a İnanmak: Akıl ve Kalbin Buluşması

Allah'a İnanmak: Akıl ve Kalbin Buluşması
Allah’a inanmayan birine "inandırmak" değil, "kalbinde yer açmasına vesile olmak" gerekir. Çünkü iman, akıl ile başlar; ama kalple karar bulur.

Zorlama Değil, Yakınlık Kur

İman bir çiçek gibidir; sevgiyle yaklaşılırsa açar.
İnançsız birine sert sözlerle değil, hal ile anlatılır Allah.


"Gel beraber düşünelim..." demek, "Sen yanlıştasın!" demekten çok daha etkilidir.

Akla Hitap Et: Varlığın Delilleriyle

Hiçlikten bir şey çıkar mı? Varlık, yoktan gelir mi?

İnsan rastgele mi oluşur, yoksa bir kudretin eseri mi?

Bir akıl varsa tasarımda, o akıl kime aittir?

Gökleri göster.
DNA’yı anlat.
Kâinattaki ahengi duyur.


"Tesadüf" diyenin, bir cep saatine bile "kendiliğinden oldu" diyemeyeceğini hatırlat.

Kalbe Dokun: İnsanın Fıtratını Harekete Geçir

 

Hiç kimse yokken yalnız kaldığında konuştuğu biri yok mu?

Ölüm karşısında içini kavuran korkunun, ebediyet arzusu neyin işaretidir?

Herkes terk ettiğinde yine de içinden bir sese dua ediyorsa, o ses kimindir?

Fıtrat, Allah’ı tanır. Kalp hatırlamak ister.


Sarsıntılarla Değil, Şefkatle Yaklaş

Birçok inançsızlık, kırık bir geçmişten, adaletsiz bir dünyadan, ya da cevapsız acılardan doğar.

 

“Madem Allah var, bu kadar kötülük neden var?”
İşte burada hikmeti anlatmak gerekir:

Sınavın varlığı,

İradenin gerekliliği,

Sabırla kazanılan yüksek makamlar...

İman, sadece "inanmak" değil, bir "anlam bulma"dır.

Kur’an’ı Sevdirmek

Kur’an’ı bir yargı metni değil, bir rehber gibi sun.
“Şu ayeti oku, sonra kalbinde ne hissettin söyle” de.

Mesela:
“İnna lillahi ve inna ileyhi raciun”
"Biz Allah’a aidiz ve yine O’na döneceğiz."
Bu cümledeki sahiplenme ve dönüş duygusunu anlat.


Bir Duayla Bitir: “Varsa, bana kendini göster”

 “Eğer bir Yaratıcı varsa ve sen kalbinde samimiysen, O sana bir işaret gönderir. Bu gece kendi başına dua et:
‘Eğer sen varsın, ben seni anlamak ve bilmek istiyorum. Bana kendini fark ettir.’ de. Sonrasına bak…”


Bu dua, sözle değil özle yapılan bir çağrıdır. Kabul edilirse kalpte bir iz bırakır.

Sen Işık Ol, O Gölgesinden Kurtulur

iman bir “kanıt meselesi” değil; karar meselesidir. Sen ne kadar hikmetli olursan ol, kalbi açacak olan ancak Allah’tır.

Sen sadece gönüllü bir vesile ol

DİYALOG 

Karakterler:

Ali: İnançlı, merhametli ve düşünen biri.

Mert: Kendince sorgulayan, Allah’a inancı olmayan bir genç.

Mert: Ali, sen hâlâ Allah’a mı inanıyorsun? Bilim var artık, evren kendi kendine oluşmuş olabilir.

Ali: Bilim varsa, bu bir düzen olduğunu göstermez mi? Düzen varsa bir düzenleyici gerekmez mi?

Mert: Belki bu düzen tesadüfen oldu?

Ali: Mert… Tesadüfen yazılmış bir kitap gördün mü? Ya da bir cep telefonu, plansız programsız oluşmuş mudur?

Mert: Hayır ama evren çok büyük bir yer…

Ali: İşte tam da bu yüzden… Milyarlarca galaksi, trilyonlarca yıldız var ve hepsi birbirine çarpmıyor.
Bu, tesadüfle açıklanacak kadar basit olabilir mi?

Mert: Ama bu kadar kötülük, savaş, acı varken nasıl bir Tanrı buna izin verir?

Ali: Belki de sınavın adı budur.
Her şey güzel olsaydı, iyilerle kötüler nasıl ayrılırdı?

Mert: Düşünmemiştim…

Ali: Bak Mert… Sana tek bir şey öneriyorum:
Bu gece yatağa yattığında içinden, “Eğer sen varsan, kendini bana fark ettir” diye dua et.
Gerisi kalbine bırak.


KISA HİKÂYE

“Kör Adam ve Pencere”

Bir gün, bir adam gözleri görmeden dünyaya gelir.
Ona derler ki: “Güneş diye bir şey var.”
Adam güler: “Ben hiç görmedim, o halde yoktur.”

Ona derler ki: “Rüzgâr seni serinletiyor, ama görünmez.”
Adam düşünür… “Hissediyorum ama göremiyorum.”

Yıllar geçer.
Bir gün bir doktor gelir ve gözünü açacak bir ameliyat yapar.

Gözlerini açtığında ilk kez güneşi görür.
Ve fısıldar:
“Ben görmüyordum diye, güneş yok değildi. O hep oradaydı.”

İman da böyle bir şeydir.
Sen görmediğini sanırsın ama…
O seni hep görüyordur.

İnançsızlığa Değil, Anlamsızlığa Karşı Durmak”

Bugün burada Allah’a inanmanın bir zorunluluk değil, bir ihtiyaç olduğunu konuşmak için toplandık.

Çünkü mesele sadece Tanrı var mı yok mu değil, hayat neye hizmet ediyor? sorusudur.
Evrenin milyarlarca yıllık düzeni…
Bir yaprağın damarındaki matematik…
İnsanın kalbinde, yalnızken bile dua etme içgüdüsü…

Bunlar bize gösteriyor ki, insan sadece bir et parçası değil; anlam arayan bir ruhtur.

İnanmayan kardeşlerime diyorum ki:
Lütfen kendi içinize dönün.
Sizi terk etmeyen o vicdan sesini dinleyin.
Ve bir dua edin:
“Eğer bir Yaradan varsa, bana fark ettir.”
Emin olun, cevapsız kalmaz.

Çünkü O, dua edenin en yakınıdır…
Ve O, kendini tanıtmak isteyenlerin Rabbi’dir.”


VARDIR, GÖRMESEN DE...

Bir çocuğun geceleyin yıldızlara bakarken hissettiği o garip ürperti… Bir annenin dua ederken gözlerinden süzülen yaş… Bir mahzunun, bir hastanın, bir yetimin içten içe "duyuluyorum" hissi...

Tüm bu duyguların arkasında görünmeyen ama derinden hissedilen bir gerçeklik saklı: Allah.

Peki, Allah'ı hiç görmedik, hiç işitmedik… Ama neden milyarlarca insan binlerce yıldır ona inanıyor, ona yöneliyor? Bu, sadece gelenek midir? Yoksa insanın ruhuna işlenmiş bir hakikatin yansıması mı?

Kimi der ki: “Bilim var, Tanrıya ne gerek var?” Oysa bilim, evrendeki düzeni keşfetmenin aracıdır.
Ve düzen, bir düzenleyicinin izini taşır.

Bir ressam, fırça izlerini bırakır; bir mimar, çizgilerini taşlarda gösterir. Evren ise o kadar büyük ve kusursuz ki, her zerresi, ardında bir kasıt ve kudret sahibini işaret eder.

Tanrıya inanmayan biri genellikle, “Kötülük varken Tanrı olamaz” diye düşünür. Ama iyilikle kötülüğün ayrımını kim öğretti bize?
Vicdan dediğimiz o iç ses, hangi öğretmenin kaleminden döküldü?

İnançsızlık çoğu zaman bir isyan, bir kırgınlık ya da bir hayal kırıklığıdır. Ama her insan, en yalnız anında bile başını göğe kaldırma ihtiyacı hisseder. Bu bir tesadüf mü? Yoksa yaratılış kodlarımızda yazılı bir davet mi?

Peygamberler, filozoflar, bilim insanları, dervişler… Hepsi farklı yollardan ama aynı hakikate yürüdü.

Ve bu yazıyı okuyan sen dostum, İnanmıyor olabilirsin. Belki haklı nedenlerin, acı deneyimlerin vardır. Ama bir gece… Kimseye söylemeden, sadece içinden şu sözleri geçir:

 

“Eğer bir Yaradan varsa, beni fark ettirsin kendine.”

Cevap gelirse şaşırma.
Çünkü O hep vardı. Sen O'nu sormasan bile, O seni duyuyordu.

İman, körü körüne bağlılık değil…
Farkına varmaktır.

Ve belki de bugün, o farkındalığın ilk günü olabilir.

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.