Bir zamanlar avlulu evlerde, meyve ağaçlarının gölgesinde, komşulukla yoğrulan sıcak bir hayat vardı. Misket, saklambaç, yakar top gibi oyunlar ve özgür çocukluk günleri…
Eskiden hayat, avlulu evlerin huzurunda, dallarından meyve toplanan ağaçların gölgesinde yaşanırdı. Komşuluk, dostluk, oyunlar ve paylaşım dolu günler, çocukluğumuzun en kıymetli hazineleriydi. Sabah evden çıkıp gece yarısında dönmek, kapı önünde acıkan karnı doyurmak, misket oynamak, saklambaçta saklanmak… Hepsi birer anı, hepsi birer kaybolan güzellik.
AH O ESKİ GÜNLER NE DE GÜZELDİ
Avlusunda su kuyusu bulunan evler vardı.
İncir
Nâr
Ayva
Erik
Dut
Kiraz
Asma Üzüm
Tavuk ve civciv olmazsa olmaz bir zenginlikti bir çok evde.
Birbirimizin ağzından yerdik ve her derdimizi bilirdik birbirimizin.
Misket
Yakar top
Ebelemece
Kuka
Saklambaç
Kızlı erkekli oynanan
Evcilik oyunları vardı.
Kimin kapısında acıkırsak orada doyardı karnımız.
Sabah evden çıkar, gece 12’de ismimiz çığlık atılınca eve döner, niye duymuyorsun diye ince bir fırça atılırdı, hepsi buydu.
Mis gibi hayattı kısacası herkes için.
Anneler hafif, çocuklar özgürdü.
Yaşıyorduk bu hayatı.
Ağaçlar meyveler birer birer azaldıkça özgürlüğümüzden de çalındı sanki.
Sahi ya.
Nereye gitti bu kocaman hayatlar.
6 inç bir ekrana sığdı hayatlarımız.
Yanyana oturduğumuz insanın gözüne bakmadan, günler harcayıp, oh ne güvenli bir yaşam diye yuttuk bunu.
Çocuklarımız adına ne büyük kayıp.
Nasıl bir fakirlik bu.
Tarifi yok.
Alıntıdır