21 Temmuz Akşamı
Dün yine akşam saatlerinde, Pendik İmam Hatip Lisesi'nden okul arkadaşım aradı. Şimdi Sultanbeyli'de bir mermer atölyesi işletiyor. Uzun uzun konuştuk. Ortak bir arkadaşımızla aramdaki küskünlüğü bildiği için bana biraz sitem etti:
"Size hiç yakışmıyor. Ne güzel günlerdi... Bir araya gelip mangal yapardık, seni bir güzel yedirirdim," dedi.
Sözleriyle beni haşladı adeta. İçimdeki soğukluk devam ediyordu. Barışma ihtimallerini teker teker kapatıyordum. Fakat sonra, laf arasında oğlunun İstanbul’da bir tıp fakültesini kazandığını söyledi. İşte o an birden her şey duruldu.
Elimizde yetişmese de gözümüzün önünde büyüyen evladımızdı o. Bu sabah dayanamadım, kendisine WhatsApp’tan şu mesajı yazdım:
> “Göğe baktığımda ilk gözüme çarpan bir yıldızdınız. Birden bir çarpışma oldu, ardından kayboluverdiniz. Bir toz bulutu yüzünden toz olup gitmek, sizin gibi parlak bir yıldıza hiç yakışmaz diye düşünüyorum.”
Cevabı gecikmedi:
> “Toz bulutundan göz gözü görünmez bir hâlde… somurtarak sen misin dedi. El yordamıyla beni görür halde.
Ben de cevaben:
> “Öfleme! Üfle sadece. Bulutları... Ayak ucunda yükselip de yorma kendini boşuna. Göremezsin beni öyle. Üfle sadece etrafındaki toz bulutlarını. Göreceksin! Beni kesin göreceksin.”
Öflemeyip arkadaşım üflerse etrafını saran bulutları gökten inişi kolay olacak.