15 Mayıs 2025 – Alacakaranlığın Alacaaydınlığında
Bostancı, Gece Mesaisi
Bugün de gece mesaisindeyim. Saatler ilerliyor ama zihnimde zaman farklı işliyor. Güvenlik kulübesinde sadece oturmuyorum; aslında burada, kendi içime nöbet tutuyorum. Bedenim sitede, ama ruhumda başka bir site var: düşüncelerle örülü, yolları kitaplarla döşeli, nöbetleri anlam arayışıyla geçen bir site.
Düşünüyorum: Kendime ait bir düşünceye sahip olabilir miyim? Yüzyıllar önce söylenmiş fikirleri tekrar etmekle yetinmeyip, o düşüncelerin köklerini deşip kendi öz suyumu katabilir miyim? Taklit değil, tefekkürle ilerlemek istiyorum. Sahici bir düşünür olmanın yolu, sanırım önce kendi iç sesini bulmaktan geçiyor. İşte ben, bu alacakaranlıkta o sesi duymaya çalışıyorum.
Gece, zihni susturmaz. Tam tersine, gece derinliktir. İnsan kalabalıklardan uzaklaştığında, kendi iç kalabalığıyla yüzleşir. Ben de buradayım, kulübemin camından sokak lambalarının sarı ışıklarına bakarken, içimin karanlık köşelerine ışık tutmaya çalışıyorum.
Okuyorum. Audiobook kulaklarımda, anlam ise içimde yankılanıyor. Dili anlamak değil derdim yalnızca — düşünceyi kavramak, zihni terbiye etmek, kendimi yenmek. Düşüncelerimin bana ait olduğundan emin olmak istiyorum. Çünkü başkalarının cümleleriyle düşünmek, başkalarının düşlerini uyumak gibi. Ben kendi rüyamı görmek istiyorum.
Yazıyorum da. Yazmak benim için bir iç disiplin. Her cümle, zihnimin bir taşını yerine koymak gibi. Her satırda biraz daha kendim oluyorum. Pendik Gazetesi’nde yazdıklarım sadece kelimeler değil; onlar, bu gece nöbetlerimin, bu alacakaranlık suskunluklarımın meyveleri.
Bugün, alacakaranlığın alacaaydınlığında, başka hiçbir zamanın sunmadığı bir denge var. Ne gece tam gece, ne gündüz tam gündüz. Tıpkı insan gibi… Ne tam iyi ne tam kötü. Ne tam uyanık ne tam uykuda. İşte tam bu eşiğin kıymetini biliyorum.
Yazdıklarımı okuyacak olanlar sizlersiniz. Ben bu yazıda biraz kendimi, biraz sizi, biraz da hepimizi buluyorum.
Belki de düşünmek, tam da bu anlarda başlıyor: Gün doğmadan önce, karanlık bitmeden evvel, içimizdeki aydınlığın sınırında.