DOKUNULMAZLIK
TC Anayasasının;
XIV. İspat hakkı
Madde 39 – Kamu görev ve hizmetinde bulunanlara karşı, bu görev ve hizmetin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılan isnatlardan dolayı açılan hakaret davalarında, sanık, isnadın doğruluğunu ispat hakkına sahiptir. Bunun dışındaki hallerde ispat isteminin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikâyetçinin ispata razı olmasına bağlıdır.
Sanık; kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder.
Isnat; bir sözü, düşünceyi, konuyu vb. bir kişiye ya da nedene yükleme, dayandırma, kara çalma, suç yükleme.
Anayasanın 39. Maddesinde; “isnatlardan dolayı açılan hakaret davalarında, sanık, isnadın doğruluğunu ispat hakkına sahiptir.” denilmiştir.
İsnat eden kişi isnadını ispatla sorumlu tutulmadığından olmalı ki; aslı olmayan “kara çalma, suç yükleme” isnatları ile mağduriyet oluşması kapısı sonuna kadar aralanmıştır. Diğer taraftan bu madde ye sığınılarak olmalı ki; yazılı ve görsel basının “iddia edildi” sözcüğü limanına sığınılarak rahatlıkla bir kişiye kara çalma, suç yükleme isnadı yapılabilmektedir. İsnat sahibi kişi ve/veya Kurum isnadını ispat etmekle sorumlu tutulması halinde kimse karnından konuşamayacak, iftira kapısı kapanacak, mahkemelerin iş yükü bir nebze azalması sağlanacaktır.
4. Yasama dokunulmazlığı;
Madde 83 – Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.
Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez.
Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasi parti gruplarınca, yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.
“Madde 83 – Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.” denildiğinden, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri “yasama dokunulmazlığı” artı Anayasanın 39-uncu maddesi; isnadın doğru olmadığının ispat hakkını sanığa yüklediğinden her türlü yalan, iftira üretilebiliyor bu yapılırken, siyaset kurumu kirletiliyor bunlardan daha önemlisi TBMM’ne güven azalıyor/azaltılıyor.
A. Mahkemelerin bağımsızlığı;
“Madde 138 – Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” denilmiştir.
Çözüm; TBMM üyelerinin yasama dokunulmazlığının kaldırılması değil, TBMM üyelerine madde 83 le sağlanan dokunulmazlık hakları korunurken, anayasanın 138 maddesi kapsamında “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” sınırları dokunulmazlık şemsiyesi altında olamayacağı, anayasanın 39 uncu maddesinde ifade edilen ispat hakkı, isnat eden kişi ve/veya kuruma yüklenmesi ile mümkün olup bu yönde bir yasal düzenlemenin yapılması halinde kişilerin birbirleri hakkında aslı astarı olmayan, sadece dedikodu içerikli, yalan ve iftira atmanın bir maliyeti olduğu/olacağı nedeni ile bu davranıştan kaçınacağı, bu yönde açılmış/açılacak davaların azalacağından mahkemelerin iş yükünün azalacağı düşünülmelidir.
O halde ülkemiz siyaset kurumu ki; özellikle “muhalefet ”in yargı, yangın, terör, mülteci, sığınmacı ve/veya ispata muhtaç söylem ve eylemler ile yalan ve iftiralar, ayrıca; kendilerine isnat edilen suçların muhalefette olmaları nedeni ile yapıldığı ifade edilerek kamuoyu oluşturma ve kendilerine dokunulmazlık üretmenin cabası içinde olmaları ile yazılı ve görsel basının söylem ve eylemlerinin hukuki olup olmadığının “düşünen” insanımızca sorgulanması gerekir.