İYİ Parti Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş, Kahramanmaraş merkezli zelzeleler sonrası yaşanan sorunlara ait TBMM’de basın toplantısı düzenledi.
Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyen Altıntaş, “Türkiye Cumhuriyeti’nin karşılaştığı en ölümcül zelzeleleri yaşadık.” dedi.
1939 yılında yaşanan Erzincan depreminden sonra bir gazetenin “Felaketin büyümesine hileli inşaat sebep oldu, tetkik ediliyor.” şeklindeki manşetini hatırlatan Altıntaş, “Bu tabir size tanıdık geliyor mu? Soruyorum, ortadan geçen 80 küsür yılda hileli inşaat konusunda hiç ders almış mıyız?” diye sordu.
1999 yılında da büyük bir deprem yaşandığını bu çerçevede binaların sağlam olması için yönetmelikler çıkarıldığını, yapı denetim sistemleri kurulduğunu hatırlatan Altıntaş, “Anlaşılan hepsi kelamda kaldı. Hatta iktidar tam bilakis imar barışı çıkarıp, kaçak binaları yasal hale getirmekle övündü.” dedi.
İktidarın hem deprem öncesi hem de deprem sonrası sınıfta kaldığını belirten Altıntaş, “Kabahatlerini örtmek ismine “yıkılan binaların yüzde 98’i 1999’dan önce inşa edilmişti” üzere tevil yoluna saptıysa da, bu tabirin yanlışlığını TÜİK raporu açıkça gösteriyor. TÜİK’e nazaran binaların yüzde 51’i, 1999 zelzelesinden sonra yapılmış. Sayın Bakan bu mevzuyu bugün Yapı Kontrolünden geçmemiş binalar olarak düzeltti. O vakit neden imar affı verip bunlara oturulabilir evrakı verdiniz Sayın Bakan! Sorumluluktan kaçamazsınız.” şeklinde konuştu.
“İktidar deprem anında da başarısız olmuştur” diyen Altıntaş, “İlk iki gün devlet felç olmuş, ortada görünmemiştir. Ben dördüncü gün partimizin yardım uyumunda misyonlu olarak Adıyaman’a gittim. Halk büsbütün kendi haline bırakılmış durumdaydı. Barınma ve ısınma imkanı bulamıyordu. Elektrik ve akar su yoktu, cep telefonları çalışmıyordu, akaryakıt kısıtlıydı. Gelen yardımlar, ağır trafik nedeniyle saatlerce kent girişinde bekliyordu.” ifadelerini kullandı.
Altıntaş, AFAD ve KIZILAY’ın kurumsal niteliklerinin çöktüğünü, yandaşlara iş bulma ve para aktarma merkezleri gibi çalıştığını iddia etti.
Depremde en başarısız alanlardan birisinin de telekomünikasyon olduğuna işaret eden Altıntaş, “Depremden sonra elektrikler kesildi, bağlantı büsbütün durdu, internet gitti. Baz istasyonlarının birçoğu binalarla birlikte yıkıldı, kalanların jeneratörleri birkaç saat içinde durdu, mazot tedariki de yapılamadı, seyyar istasyonlar vaktinde getirilemedi. Halbuki, derhal üç operatör ortasında bölgede roaming yapılarak, baz istasyonlarının ortak kullanımı sağlanmalıydı. Bunu bile beceremedik. Fiber altyapısı yetersiz olduğundan taşınabilir istasyonlar da verimli kullanılamadı. Reklamı yapılan drone baz istasyonlarının hayal olduğu ortaya çıktı.” dedi.
Jandarma’nın kullandığı geniş alan APCO sisteminin ise çalışmaya devam ettiğine dikkat çeken Altıntaş, “1999 Gölcük zelzelesinden sonra yalnızca kamunun kullanacağı, kent merkezlerine hitap eden bir özel radyo sistemi kurulması gerekliliği ortaya çıkmıştı. Avrupa’da da ETSI tarafından standartları belirlenen Özel Radyo sistemi PMR’ın, TETRA ve DRM üzere değişik ticari eserleri çok araştırıldı, lakin üniversal hizmet fonunda biriken meblağ buraya yönlendirilmek yerine siyasi emellerle FATİH projesi de denen okullara akıllı tahta alımı, öğrencilere tablet dağıtımı üzere uygulamalarla, FETÖ tarafından heba edildi. Buna müsaade veren iktidar ve onun bakanları da zan altındadırlar” açıklamasını yaptı.
Yapılması gerekenleri sıralayan Altıntaş, şöyle devam etti:
“Çadır, konteyner, üzere barınma ve soba üzere ısınma gereksinimleri çabucak karşılanmalıdır. 140 bin nüfuslu Kırıkhan’a 700 çadır göndererek övünemezsiniz. 200 şahsa bir çadır kâfi mi, Sayın Bakan? Köylere derhal yardım gönderilmelidir. Çadır yahut konteyner köylünün kendi bahçesine konulmalıdır. Köylünün üretime davam etmesi sağlanmalıdır, bu gayeyle hasar gören tarım araçları derhal kullanılabilir hale getirilmelidir. Tarım alanları ve meralar korunmalı, yapılaşmaya müsaade verilmemelidir. En azından merkezlerde akar su olmalıdır. Sarsıntıdan bu yana beşerler banyo yapamadılar. Uyuz ve bulaşıcı hastalık salgını ikaz vermektedir. Aşevleri köyleri de dolaşmalıdır. Dezavantajlı kümelere özel takviye verilmelidir. Engelliler bu ortamlarda çok daha mağdur olmuştur. Sahipsiz çocuklara çabucak sahip çıkılmalıdır. Bölgenin demografik yapısı korunmalıdır. Yabancılara mesken, arazi satışı yasaklanmalıdır. Yeni konutların yapılacağı yerlerin taban etüdü itinalı yapılmalı, beton dökümü artçılar azaldıktan sonraya bırakılmalıdır. Kentler, yalnızca konut değil ömür alanı olarak düzenlenmelidir. Enkaz kaldırma sırasında asbest içeren eternit yahut ondule gerecin taşınması ve imhası dikkatle yapılmalıdır. Enkaz atık alanları çevresel tesirleri en aza indirecek biçimde belirlenmelidir.”
Üniversitelere yönelik uzaktan eğitim kararı ile depremzedelerin yurtlara yerleştirilmesi bahislerine da değinen Altıntaş, “YÖK ne yaptığını bilmez bir halde, bir o yana bir bu yana savrulup duruyor. Evvel, KYK yurtlarını depremzedelere tahsis etme fikri ortaya çıktı. YÖK, öğrencileri adeta yurtlardan kovarak işe başladı. Daha sonra da uzaktan öğretime geçileceğini açıkladı.” şeklinde konuştu.
“Belli ki gençleri bir ortaya getirmekten korkuyorlar.” diyen Altıntaş, “YÖK yöneticileri de çok uygun bilirler ki, uzaktan bilgi dağıtırsınız, tahminen biraz öğretirsiniz lakin eğitim yapamazsınız. Eğitim yalnızca sınıfta olmaz. Ulusal ve memleketler arası topluluktan gençlerin ve akademisyenlerin bir ortada olacağı, tartışacağı, kütüphane kullanacağı, konferans ve seminerlere katılacağı, toplumsal ve toplumsal hassaslık aktivitelerinde yer alacağı ortamlar eğitimi tamamlarlar. Yarının binalarını uzaktan öğretimle diploma almış mühendislere bırakmak yeni yıkımlara sebep olmak demektir.” değerlendirmesini yaptı.
Hibya Haber Ajansı