İstanbul Modern: Chiharu Shiota’nın Dünyalar Arasında Sergisi

Bavullar, yollar ve kırmızı iplikler… Chiharu Shiota’nın İstanbul Modern’deki yerleştirmesi, ayrılıklar ve buluşmalar, hatıralar ve aidiyet duygusu üzerine görsel bir düşünme alanı açıyor.

Sergide kırmızı renk çok yoğun olduğu için ilk bakışta gözüme biraz karmaşık ve kaotik geldi. Tüm salonu saran iplikler, tıpkı bir örümcek ağı gibi tavandan yere, duvarlardan boşluğa doğru uzanıyor. İçeri girdikçe bu karmaşıklık, yerini başka bir hissiyata bırakıyor. Merak.

Bu arada Shiota, neden kırmızı rengi kullandığını da açıklıyor: Kırmızı; damarlardaki kan ve hayatın akışıyla ilişkilendirirken, aynı zamanda insanları, duyguları ve anıları birbirine bağlayan görünmez bağların bir temsili olarak görüyor.




Salonun içinde dolaştıkça, iplerin arasında sıkışmış bavullara takılıyor gözüm. Kimisi ortada, kimisi kenarda. Bazıları yıpranmış, bazıları daha sağlam. Sahipsiz ama unutulmamış gibi.

Bavul gördüğümde ister istemez düşünüyorum: Nereye gidiyor ya da nereden dönüyor?
Bu yerleştirme bana tam da bunu hissettiriyor; yola çıkışları, vedaları, bir yere ait olma çabasını.





Bir bavulun varlığı, aynı anda hem bir yere varmayı hem de oradan ayrılmayı içerir. Tam anlamıyla ait olduğu bir nokta yoktur; hep bir geçiş hâlindedir.

Shiota’nın kırmızı iplerle yarattığı dünya da tam olarak bu hissi veriyor: İnsan, ne tamamen ait hissediyor ne de bütünüyle kopabiliyor. Sürekli geçmiş ile gelecek, kalmak ile gitmek, hatırlamak ile unutmak arasında bir yerde duruyor.

Bir bavul hazırlarken önem sırasına göre neyi alacağımıza, neyi geride bırakacağımıza karar veriyoruz. Fazla gelen her şeyi bir köşeye bırakıyoruz. Bazıları bizimle gelir, bazıları geride kalır. Ama bazen, en hafif sandıklarımız bile zamanla ağır bir yük hâline dönüşebilir, tıpkı unutulmak istenen ama zihnimizin bir köşesinde varlığını sürdüren hatıralar gibi. (Konu bavul değil)




Sanatta mekânın nasıl kullanıldığı önemlidir. Bazı eserler bir duvarda asılı kalırken, bazıları içinde kaybolmamızı ister. Shiota’nın bu yerleştirmesi ikinci türden. İzleyici, serginin pasif bir gözlemcisi olmaktan çıkıp mekânın bir parçasına dönüşüyor. İpliklerin arasından geçerken bazen daralan, bazen açılan geçişler, hayatta karşılaştığımız belirsizlikleri hatırlatıyor. Kimi zaman ilerlemek kolay, kimi zaman daha zorlayıcı.

Bavullar ve ipler… Hareket ve bağlılık. Yer değiştirme ve kalma. Shiota’nın işleri yalnızca fiziksel değil, psikolojik bir gerçekliği de yansıtıyor. Göç, aidiyet, kimlik gibi kavramlar, bireysel olduğu kadar kolektif de. İnsan sadece bir yere gitmez, aynı zamanda bir geçmiş taşır, ilişkiler taşır, anılar taşır. Taşıdıklarımız bazen biz fark etmeden kimliğimizi şekillendirir.

İstanbul gibi sürekli hareket halinde olan, geçmişin ve geleceğin iç içe geçtiği bir şehirde, bu sergi bir anlığına durup düşünmek için bir alan açıyor. Ve belki de en önemlisi, her izleyiciye kendi hikâyesini hatırlatıyor.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Melis 31 Ocak 2025 12:14

    Çok güzel mutlaka ziyaret edeceğim