Yaşama sevincimizi ve hayat enerjimizi artırmak için, bazen hayatımıza yenilikler katmalıyız.
Hiç görmediğimiz bir yere gitmek,
Tadını bilmediğimiz meyve ya da yemeği yemek,
Saç şeklimizi değiştirmek,
Daha önce kullanmadığımız renklerden giysi seçmek,
Tercih ettiklerimizin dışında farklı türde kitap okumak,
Yeni bir beceri edinmek...
Kısacası alışkanlıklarımızın dışına çıkmak gerekir.
Bu davranışlar, bize farklı bir bakış açısı sunduğu gibi taze enerji de katar.
Konfor alanının dışına çıkmak, bazen tedirgin edebilir. Çoğu zaman bunu tercih etmeyiz ama yeniliklerle tanışmanın ruhumuzu ve kişiliğimizi beslediğini de aklımızdan çıkarmamalıyız.
Yeni yerler gördüğümüzde, yeni insanlarla tanıştığımızda, yeni bir faaliyete başladığımızda farklı heyecan hissederiz. Tarifi mümkün olmayan bu his yaşama sevincinin ta kendisidir.
Ona sımsıkı sarılıp arttırmak için çevremizle olan ilişkilerimizi elden bırakmadan hayatımızı sürdürmek elimizde…
İlle de seyahat etmek değil, bir roman okumak veya arkadaşımızla yaptığımız farklı konulardaki sohbetler de bizi benzeri duygulara taşıyabilir.
Hayat enerjisine sahip olanların içgüdüsel olarak hedefleri ve hayalleri olur. Bu da otomatikman yaşama sevincini -hayata bağlanmayı- doğurur. Bu kişiler hayatları boyunca daha verimli olmanın yollarını arar durur. Çünkü onların çevreye yaptığı katkılar daima gözlerine az gelir.
"Depolarını yaşama sevinci ve hayat enerjisiyle dolduranlar, yaş alır ama asla yaşlanmazlar."
Peki, sizin deponuz ne âlemde?
Yoksa siz yaşlanacak olanlardan mısınız?